20 Kasım 2017 Pazartesi

ESMA VE SIFAT-I NEBİ NOTLARI - ( FAHR-İ ÂLEM A.S.M ) / EZKÂR No:197

“ Es-Selâmü aleyküm ve rahmetu’l-lâh ”

“ Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm “

“ Estağfirullah el-Azim el-Kerim ellezi la ilahe illahüvel hayyül kayyumu ve etübü ileyhi subhanehu.. ”  ( 11 defa )

“ Ayet-el Kürsi..” ( 1-3-7 defa isteğe göre okunabilir)

“ Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm. ” (  3 defa )

 “ Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike leh. Lehul mulku ve lehul hamdu yuhyî ve yumît. Vehuve Hayyun lâyemut, biyedihil hayr ve huve alâ kulli şey’in kadîr..”  ( 3 defa )

 “ Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd..”

   3 İhlas 1 Fâtiha..Peygamber Efendimiz A.S.M’ın.. Tüm Peygamberlerin.. Ehl-i Beyt-i Nebevî ve Sahabe-i Kiramın.. (Radıyallahu Anhüm), Üstadımız Bediüzzaman R.A.. Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylânî K.S. Hazretlerinin Ve ila cem’i ervahi-l evliya, ves-Sıddikin, veş-Şüheda, ves-Salihin, vel-Arifin, vel-Aşikin,Kur’an ve Nur Talebelerinin Ruhlarına hediye edilir …”

“ Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil-ardi ve lâ fis-semâ’i ve hüves-semî-ul-alim…(3 Defa) “

“ Hasbiyallâhü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül arş-il-aziym… “ ( 3 Defa )

“ Allahumme ecirnâ mine’n-nâr..” ( 7 defa hafif sesli )

“Yâ Ze’l-hamdi ve’s-senâ,Yâ Ze’l-mecdi ve’s-senâ,Yâ Ze’l-fahri ve’l-behâ,Yâ Ze’l-‘ahdi ve’l-vefâ,Yâ Ze’l-‘afvi ve’r-ridâ,Yâ Ze’l-menni ve’l-‘atâ,Yâ Ze’l-fasli ve’l-kadâ,Yâ Ze’l-‘izzeti ve’l-bekâ,Yâ Ze’l-cûdi ve’n-na’mâ,Yâ Ze’l-fadli ve’l-‘âlâ..Sübhâneke lâ ilahe illâ ente’l-emâ-ne’l-emâne hallisnâ mine’n-nâr.”

“ Allahumme edhilne’l-Cennete meâl ebrâr.. Allahumme edhilne’l-Cennete meâl ebrâr..”

………………….

“ESMA VE SIFAT-I NEBİ ( A.S.M ) HAKKINDA NOTLAR”

 “ Bismillâhirrahmânirrahim..”

8 - FAHR-İ ÂLEM (A.S.M)

Anlamı: Bütün âlemin kendisi ile iftihar ettiği Hz. Muhammed A.S.M

“Evet, nasıl ki hayat bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır. Ve şuur ve his dahi hayattan süzülmüş, hayatın bir hülâsasıdır. Akıl dahi şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hülâsasıdır. Ve ruh dahi, hayatın hâlis ve sâfi bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır. Öyle de, maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.) dahi, hayat ve ruh-u kâinattan süzülmüş hülâsatü'l-hülâsadır ve risalet-i Muhammediye dahi (a.s.m.), kâinatın his ve şuur ve aklından süzülmüş en sâfi hülâsasıdır. Belki maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.), âsârının şehadetiyle, hayat-ı kâinatın hayatıdır. Ve risalet-i Muhammediye (a.s.m.), şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. Ve vahy-i Kur'ân dahi, hayattar hakaikinin şehadetiyle, hayat-ı kâinatın ruhudur ve şuur-u kâinatın aklıdır.

Evet, evet, evet! Eğer kâinattan risalet-i Muhammediyenin (a.s.m.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur'ân gitse, kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak.

Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nur-u Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir. Eğer o âlem-i kebir, bir şecere tahayyül edilirse, Nur-ı Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur. Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur. Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur. Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, Nur-ı Muhammedî onun andelîbi olur. Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, Nur-ı Muhammedî o Sultan-ı Ezelî'nin makarr-ı saltanat (saltanat merkezi) ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san'atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münadi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları davet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san'atları, hârikaları ve mucizeleri tarif ediyor. Halkı o saray sahibine, sâniine iman etmek üzere câzibedar, hayret-efza davet ediyor. Binaenaleyh İncil'de "Ahmed", Tevrat'ta "Ahyed" ve Kur’ân’da "Muhammed" ismiyle müsemma, iki cihanın güneşidir

BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;

…. o gaybî Zâtın yanında en sevgili mahlûku ve en doğru abdi ve onun mezkûr maksatlarına tam hizmet ederek, hilkat-i kâinatın tılsımını ve muammâsını hall ve keşfeden ve daima o Hâlıkının namına hareket eden ve Ondan istimdat eden ve muvaffakiyet isteyen ve Onun tarafından imdada ve tevfike mazhar olan ve Muhammed-i Kureyşî denilen bu zât (a.s.m.) olacak…

Hem aklına dedi: Madem bu mezkûr dokuz hakikatler bu zâtın sıdkına şehadet ederler. Elbette bu âdem, benî Âdemin medar-ı şerefi ve bu âlemin medar-ı iftiharıdır. Ve ona "Fahr-i Âlem" ve "Şeref-i Benî Âdem" denilmesi pek lâyıktır. Ve onun elinde bulunan ferman-ı Rahmânî olan Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyanın haşmet-i saltanat-ı mâneviyesinin nısf-ı arzı istilâsı ve şahsî kemâlâtı ve yüksek hasletleri gösteriyor ki, bu âlemde en mühim zât budur; Hâlıkımız hakkında en mühim söz onundur… Âyetü'l-Kübra.

….İşte, bakınız: Reis-i Âlem ve insanlara hakikî teselli veren, Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmdan başka kimdir? Evet, Fahr-i Âlem odur ve fâni insanları idam-ı ebedîden kurtarıp teselli veren odur…Mektubat

“O, insanların en cömerdi, insanların en geniş kalplisi, insanların en doğru sözlüsü, onların en ahde vefalısı, onların en yumuşak huylusu, insanların en soylusu idi. Onu ilk gören heybetinden korkardı. Onu yakından tanıyan ise ona âşık olurdu. Onu vasf eden kimse: ‘ne ondan önce, ne de ondan sonra, kendisinin bir benzerini gördüm’ derdi.” Hz. Ali K.V

…………

 “Kayan yıldızlara yemin olsun ki, arkadaşınız (Muhammed), ne saptı ve ne de yanlış yola kaydı. O kendi heva ve hevesinden konuşmaz. O (nun söyledikleri) ancak vahiy edilen bir vahiydir” (Necm, 53/1-4).

…..

“Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır” (Ahzab, 33/6).

… İşte bu kitab-ı kâinatın vâzıh bir fihriste-i mukaddesesi olan Furkan-ı Mübîn, Arş-ı Âzamdan ve her ismin âzamî mertebesinden nüzul ile kökü Arş-ı Âzamdan, gövdesi Fahr-i Âlemin (sallâllahü aleyhi ve sellem) sadrına ve dalları bütün zemini ihata eden kitab-ı kâinatın her sahifesinde ve her cüz’ünde lâfzullah ve lâfz-ı Resul-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm) ve lâfz-ı Kur’ân’ın bütün birbiriyle alâkadarane işaret edip birbirini göstererek, birbirinin hükümlerini tasdik ettikleri misillû…………………..Barla Lahikası / Hâfız Ali R.H

… “Hem o melek, cin ve beşerin seyyidi olan zat, şu kâinat ağacının en münevver ve mükemmel meyvesi ve rahmet-i İlâhiyenin timsali ve muhabbet-i Rabbâniyenin misali ve Hakkın en münevver bürhanı ve hakikatin en parlak sirâcı ve tılsım-ı kâinatın miftahı ve muammâ-yı hilkatin keşşafı ve hikmet-i âlemin şârihi ve saltanat-ı İlâhiyenin dellâlı ve mehâsin-i san'at-ı Rabbâniyenin vassâfı; ve câmiiyet-i istidat cihetiyle, o zat mevcudattaki kemâlâtın en mükemmel enmuzecidir. Öyleyse, o zâtın şu evsâfı ve şahsiyet-i mâneviyesi işaret eder, belki gösterir ki, o zat kâinatın illet-i gaiyesidir. Yani, "O zâta şu kâinatın Hâlıkı bakmış, kâinatı halk etmiştir. Eğer onu icad etmeseydi, kâinatı dahi icad etmezdi" denilebilir. Evet, cin ve inse getirdiği hakaik-i Kur'âniye ve envâr-ı imaniye ve zâtında görünen ahlâk-ı âliye ve kemâlât-ı sâmiye, şu hakikate şahid-i kat'idir.”

SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİM/SIFATTAN HİSSEMİZ;

………… Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bugünlerde sabah namazı tesbihatında İstanbul'daki ihtiyarın garazkârane ve şahsıma karşı galiz gıybeti üzerine, Eski Said damarıyla nefs-i emmarem heyecana geldi. "Mazlumum, bu nevi zulüm çekilmez!" dedi, intikamını almak istedi. Birden kalbime geldi:

"Belki Risale-i Nur'un İstanbul'da neşrine bir vesile olur. SEN MADEM HAYAT-I DÜNYEVİYENİ VE HAYAT-I UHREVİYENİ DAHİ RİSALE-İ NUR'A FEDA EDİYORSUN; BU İZZET-İ NEFİS DAMARINI DAHİ FEDA ET. HEM SEBEB-İ HİLKAT-İ KÂİNAT FAHR-İ ÂLEM ALEYHİSSALÂTÜ VESSELÂMA 'MECNUN' TABİRİ İSTİMAL EDEN İNSANLAR BULUNDUĞU GİBİ, SENİN, O GÜNEŞE NİSPETEN ZERRECİK BİR İZZET-İ NEFSİNİN KIRILMASINA EHEMMİYET VERME" diye ihtar edildi, benim de kalbim rahat etti…Said Nursî

*SALÂVAT-I ŞERİFEMİZ*

“ Bismillâhirrahmânirrahim..”

“ El hamdü lillahi rabbil âlemin. Vessalatü vesselâmü Ala Resûlina Muhammedin ve alâ âlihi vesahbihi ecmain.. ”

" Lailahe illallahu adede kelimâtihî..Lailahe illallahu adede halkihî..Lailahe illallahu zinete arşihî..Lailahe illallahu mil-e semâvâthî..Lailahe illallahu misle zâlike me´ahû..Vel hamdu lillahi misle zâlike mea´hû…"

*“ELFU ELFİ SALÂTİN VE ELFU ELFİ SELÂMİN ALEYKE YÂ FAHR-İ ÂLEM“* ( 11 defa )

“Allâhümme salli ‘alâ men rûhuhû mihrâbul ervâhı vel melâiketi vel kevn… Allâhümme salli ‘alâ men huve imâmul enbiyâi vel murseliyn…Allâhümme salli ‘alâ men huve imâmu ehlil cenneti ‘ıbadillâhil mu’miniyn”

(Anlamı:Bütün ruhların, meleklerin ve kevne gelenlerin mihrabı, O’nun Ruhu olan Zât’a salât eyle Allâh’ım!.. Bütün Nebilerin ve mürselînin (Rasûllerin) imamı olan O Zât’a salât eyle Allâh’ım!.. Allâh’ın mümin kulları cennet ehlinin imamı olan O Zât’a salât eyle Allâh’ım. Hz. Fatıma R.A)

“Ya hayyü Ya Kayyumü ! Birahmetike esteğisü la tekilni ila nefsi tartefe aynin ve aslihli şe’ni küllehu.”

(Anlamı: Ey Hay ve Kayyum olan Allah’ım! Bütün işlerimi ıslah etmeni ve beni bir an bile kendi nefsime bırakmamanı rahmetine sığınarak senden istiyorum… Hz. Fatıma R.A)

*Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yesifûn  Ve selâmun alâl murselîn Vel hamdu lillâhi rabbil âlemin*

" Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.."



El Fâtiha  / Allah Kabul Etsin





.