11 Aralık 2017 Pazartesi

ESMA VE SIFAT-I NEBİ NOTLARI - ( HAKİKATIN EN PARLAK SİRACI A.S.M ) / EZKÂR No: 218

“ Es-Selâmü aleyküm ve rahmetu’l-lâh ”

“ Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm “

“ Estağfirullah el-Azim el-Kerim ellezi la ilahe illahüvel hayyül kayyumu ve etübü ileyhi subhanehu.. ”  ( 11 defa )

“ *Allahu Ekber*…Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd..”

“ Ayet-el Kürsi..” ( 1-3-7 defa isteğe göre okunabilir)

“ Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm. ” (  3 defa )

 “ Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike leh. Lehul mulku ve lehul hamdu yuhyî ve yumît. Vehuve Hayyun lâyemut, biyedihil hayr ve huve alâ kulli şey’in kadîr..”  ( 3 defa )

 “ Peygamber Efendimiz A.S.M’ın.. Tüm Peygamberlerin.. Ehl-i Beyt-i Nebevî ve Sahabe-i Kiramın.. (Radıyallahu Anhüm), Üstadımız Bediüzzaman R.A.. Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylânî K.S. Hazretlerinin Ve ila cem’i ervahi-l evliya, ves-Sıddikin, veş-Şüheda, ves-Salihin, vel-Arifin, vel-Aşikin,Kur’an ve Nur Talebelerinin Ruhlarına 3 İhlas 1 Fâtiha…

“ Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil-ardi ve lâ fis-semâ’i ve hüves-semî-ul-alim…(3 Defa) “

“ Hasbiyallâhü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül arş-il-aziym… “ ( 3 Defa )

“ Allahumme ecirnâ mine’n-nâr..” ( 7 defa hafif sesli )

“ Allahumme ecirnâ min kulli nâr..”

“ Ve es’elüke biesmâike,Yâ Kâim,Yâ Dâim,Yâ Rahim,Yâ Hâkim,Yâ ‘Âlim,Yâ ‘Âsim,Yâ Kâsim,Yâ Salim,Yâ Kâbid,Yâ Basit..Sübhâneke yâ lâ ilahe illâ ente’l-emâ-ne’l-emâne hallisnâ mine’n-nâr.”

“ Allahumme edhilne’l-Cennete meâl ebrâr.. Allahumme edhilne’l-Cennete meâl ebrâr..”

" *Allahu Ekber*…Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.."

“ESMA VE SIFAT-I NEBİ ( A.S.M ) HAKKINDA NOTLAR”

 “ Bismillâhirrahmânirrahim..”

29- HAKİKATIN EN PARLAK SİRACI (A.S.M)

Anlamı: Gerçeğin göstericisi en parlak ışığı olan Hz. Muhammed A.S.M

….İşte, o zât, bir saadet-i ebediyenin muhbiri, müjdecisi, bir rahmet-i bînihâyenin kâşifi ve ilâncısı ve saltanat-ı Rububiyetin mehâsininin dellâlı, seyircisi ve künûz-u esmâ-i İlâhiyenin keşşâfı, göstericisi olduğundan, böyle baksan —yani ubûdiyeti cihetiyle— onu bir misal-i muhabbet, bir timsal-i rahmet, bir şeref-i insaniyet, en nuranî bir semere-i şecere-i hilkat göreceksin. Şöyle baksan —yani risaleti cihetiyle— bir burhan-ı hak, bir sirac-ı hakikat, bir şems-i hidayet, bir vesile-i saadet görürsün…Mektubat

BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;

………..Ezelden ebede her türlü hamd, Allah’a mahsustur. Onun varlığının vâcib olduğuna öyle bir zat delâlet eder, insanlara Onun celâl ve cemal ve kemalinin sıfatlarını öyle bir zat ilân eder ve Onun birliği bütün kâinatı kaplamış Vâhid ve kâinatı bir şehir gibi bir birlik içinde yaratan Ferd ve Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmadığı halde herşeyin Kendisine ihtiyacını arzettiği Samed olduğuna öyle bir zat şahitlik eder ki, o

             bütün kâinatın ve bütün peygamber ve evliyanın tasdikiyle doğrulanmış en doğru şâhit ve bütün tahkik ehlinin tahkikleriyle teyit edilmiş konuşan delil,

             bütün peygamber ve resullerin icmâ ve tasdik ve mucizelerinin sırrına mazhar olan efendisi,

             bütün evliya ve sıddıkların ittifak ve tahkik ve kerametlerini ihtiva eden imamı,

             daha peygamber olmadan peygamber olacağını gösteren harika irhasat ve bâhir mucizeler ve kesin ve açık deliller sahibi,

             zâtında güzel hasletlerin en son mertebelerini, vazifesinde yüksek ahlâkı, şeriatında en yüksek seciyeleri câmi,

             Kur’ân’ı indiren celâl sahibi Zâtın başarılı kılması ve Kur’ân’ın i’câzı ve kendisine Kur’ân inen zâtın ona kuvvetli imanı ve Kur’ân’ın muhatabı olan ümmetinin keşif ve tahkiklerinin icmâıyla, Rabbânî vahyin mazharı,

             gayb âlemini ve melekût âlemini seyir ve temâşâ eden,

             ruhları müşahede ve meleklere refakat eden ve cin ve insanların mürşidi olan,

             yaratılış ağacının en münevver meyvesi...

Hakkın siracı, hakikatin burhanı, muhabbetin lisanı, rahmetin timsali, kâinat tılsımının keşfedicisi, yaratılış muammasının halledicisi, Rububiyet saltanatının dellâlı,

             Kâinatın Yaratıcısının, bu varlıkları yaratmasındaki gayesinin meydana çıkış sebebi,

             kâinatın kemâlâtının meydana çıkış vasıtası,

             mânevî şahsiyetinin yüksek işaretiyle, Kâinat Yaratıcısının bu kâinatı onu nazara alarak yarattığı anlaşılan (öyle ki, Âlemin San’atkârı ona bakmış, onun ve emsâlinin hürmetine bu âlemi yaratmış),

             düsturlarıyla, iki dünya saadetinin düsturlarına bir fihriste olan din ve şeriat ve İslâmiyetin sahibidir. Öyle ki, o din, âdetâ kâinat kitabından süzülmüş bir fihriste, Kur’ân ise bu kâinat âyetlerini okumak için ona inmiş gibidir. Onun getirdiği hak din şu vaziyetiyle, Kâinat Nâzımının nizamı olduğuna işaret eder. Çünkü şu noksansız tam düzen içindeki kâinatın düzenleyicisi kim ise, bu en iyi ve en güzel düzen olan dinin nâzımı da Odur.

Yer ve gökler var oldukça salâvâtın en üstünü ve selâmetin en mükemmeli, biz Âdemoğulları topluluğunun efendisi ve biz mü’minler topluluğunun imana yönlendiricisi olan Abdulmuttalib’in torunu ve Abdullah’ın oğlu Muhammed’in (asm) üzerine olsun.

Bu vahdaniyet şahidi, kendisi bu görünen âlemde iken, gayb âlemine dair herkesin gözü önünde öyle haberler verir ki, hali ve tavrı, gayb âlemini bizzat gören bir kimsenin tavrıdır.

Evet, görülüyor ki, kendisi görür, sonra da, asırların ve kıt’aların arkasından, en yüksek bir sesle insan taifelerine seslenerek şahitlik eder.

Evet, geçmişin derelerinden geleceğin tepelerine kadar bütün kuvvetiyle işitilen ses, onun sesidir.

Evet, o ses yerin yarısını kapladı; Âdemoğlunun beşte birini semâvî boyasıyla boyadı. Saltanatı bin üç yüz elli senedir devam ediyor ve her zaman üç yüz elli milyon sadık ve itaatli raiyeti üzerinde, seyyid ve sultanlarının emirlerine nefis ve kalb ve ruh ve akıllarının tam bir boyun eğmesiyle hem dıştan, hem içten hükmediyor.

Asırların sarp kayalıklarına ve kıt’aların geniş meydanlarına sapa sağlam bir şekilde nakşedilen düsturlarının kuvveti şehadet eder ki, o sonsuz ciddiyetiyle sesleniyor.

Fevkalâde zühdü ve dünyadan istiğnâsı şehadet eder ki, o dâvâsında nihayet derecede sağlam inanç sahibidir.

Onun bütün hayatı şehadet eder ki, o nihayet derecede bir güven ve sağlam inançla dâvâ eder.

Herkesin ittifakıyla, herkesten fazla ibadet ve takvâ sahibi oluşu şehadet eder ki, sonsuz derecede bir iman kuvveti ile, kesin bir şekilde ve defalarca şahitlik eder ve der:

“Bilin ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.” (Muhammed Sûresi, 47:19).………..Yirmi Dokuzuncu Lem'a /Arabi Dördüncü Bab’dan Tercüme

SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİMDEN HİSSEMİZ;

Bil ki, nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemâlâtın fezlekesi ve esasıdır. Din-i hak, saadetin fihristesidir. İman, bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir.

Madem şu âlemde parlak bir hüsün, geniş ve yüksek bir hayır, zâhir bir hak, fâik bir kemal görünüyor. Bilbedâhe, hak ve hakikat, nübüvvet içindedir ve nebîler elindedir. Dalâlet, şer ve hasâret, onun muhalifindedir.

Mehâsin-i ubudiyetin binlerinden yalnız buna bak ki, Nebî Aleyhisselâm, ubudiyet cihetiyle muvahhidînin kalblerini iyd ve Cuma ve cemaat namazlarında ittihad ettiriyor ve dillerini bir kelimede cem ediyor.

Öyle bir surette ki, şu insan, Mâbûd-u Ezelînin azamet-i hitabına, hadsiz kalblerden ve dillerden çıkan sesler, dualar, zikirlerle mukabele ediyor.

O sesler, dualar, zikirler birbirine tesanüd ederek ve birbirine yardım edip ittifak ederek öyle geniş bir surette Mâbûd-u Ezelînin ulûhiyetine karşı bir ubudiyet gösteriyor ki, güya küre-i arz kendisi o zikri söylüyor, o duayı ediyor ve aktârıyla namaz kılıyor ve etrafıyla, semâvâtın fevkinde izzet ve azametle nâzil olan “Namazı dos doğru kılın.” emrini, küre-i arz imtisal ediyor.

Bu sırr-ı ittihad ile, kâinat içinde bir zerre gibi zayıf, küçük bir mahlûk olan şu insan, ubudiyetin azameti cihetiyle Hâlık-ı Arz ve Semâvâtın mahbub bir abdi ve arzın halifesi, sultanı ve hayvânâtın reisi ve hilkat-i kâinatın neticesi ve gayesi oluyor.

Evet, eğer namazların arkasında, hususan bayram namazlarında, bir anda Allahu ekber diyen yüzer milyon insanların sesleri, âlem-i gaybda ittihad ettikleri gibi, âlem-i şehadette dahi birbiriyle ittihad edip içtima etse, küre-i arz tamamıyla büyük bir insan olup, azametine nisbeten büyük bir sadâ ile söylediği Allahu ekber’e müsavi geldiğinden, o muvahhidînin ittihadıyla bir anda Allahu ekber demeleri, küre-i arzın büyük bir Allahu ekber’i hükmüne geçiyor.

Adeta bayram namazlarında âlem-i İslâmın zikir ve tesbihiyle zemin zelzele-i kübrâya mazhar olup, aktâr ve etrafıyla Allahu ekber deyip, kıblesi olan Kâbe-i Mükerremenin samimî kalbiyle niyet edip, Mekke ağzıyla, Cebel-i Arefe diliyle Allahu ekber diyerek, o tek kelime, etraf-ı arzdaki umum mü’minlerin mağaramisal ağızlarındaki havada temessül ediyor.

Birtek Allahu ekber kelimesinin aks-i sadâsıyla hadsiz Allahu ekber vuku bulduğu gibi, o makbul zikir ve tekbir, semâvâtı dahi çınlatıp berzah âlemlerine de temevvüç ederek sadâ veriyor.

İşte, bu arzı böyle kendine sâcid ve âbid ve ibâdına mescid  ve mahlûklarına beşik  ve kendine müsebbih  ve mükebbir eden Zât-ı Zülcelâle, yerin zerrâtı adedince hamd ve tesbih ve tekbir edip ve mevcudatı adedince hamd ediyoruz ki, bize bu nevi ubudiyeti ders veren Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmına ümmet eylemiş……Lem’alar

*SALÂVAT-I ŞERİFEMİZ*

“Nebiy-i Zişan’ın (s.a.s)makam-ı Mahmud’u ilahi bir maide ve rabbani bir sofra hükmündedir. Evet, tevzii edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofrada akıyor. Resul-u zişan’a (s.a.s) okunan salavat-ı şerifeler o sofraya edilen davete icabettir. (Mesnevi-yi Nuriye)

*Bismillâhirrahmânirrahîm*,

“ İnnellahe ve melâiketehû yusellûne ale'n-nebiy. Yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ. Lebbeyk..”

“ Allahumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Biadedi kulli dâin ve devâin  ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîrâ..”

“ Allahumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Biadedi kulli dâin ve devâin  ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîrâ..”

“ Allahumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Biadedi kulli dâin ve devâin  ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesirân kesîrâ..”

“ Salli vesellim yâ Rabbi alâ habîbike Muhammedin ve alâ cemîi’l-enbiyâi ve’l evliya-i ve’l murselîn ve alâ âli kullin ve sahbi kullin ecmaîn. Âmin ve’l-hamdulillâhi Rabbi’l-âlemin…”

“ Elfu elfi salâtin ve elfu elfi selâmin aleyke yâ Resûlallah..” 

“ Elfu elfi salâtin ve elfu elfi selâmin aleyke yâ Habîballah..”

“ Elfu elfi salâtin ve elfu elfi selâmin aleyke yâ emîne vahyillâh..”

“ Allahumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve ashâbihî biadedi evrakı’l-eşcâr ve emvâci’l-bihâr ve katarâti’l-emtâr, vağfirlenâ verhamnâ veltufbinâ vebi üstâdinâ ve vâlideynâ ve ihvânena vebi talebeti Resâili’n-Nûri’s-sadıkîne yâ ilâhenâ bikulli salâtin minhâ şehadeten.. eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden Resûlullahi Sallallahu Aleyhi Tealâ Vesellem……”

" Lailahe illallahu adede kelimâtihî..Lailahe illallahu adede halkihî..Lailahe illallahu zinete arşihî..Lailahe illallahu mil-e semâvâthî..Lailahe illallahu misle zâlike me´ahû..Vel hamdu lillahi misle zâlike mea´hû…"

……………….

*“BİR MİLYON SALAT BİR MİLYON SELAM SENİN ÜZERİNE OLSUN EY HAKİKATIN EN PARLAK SİRACI“* ( 3 defa )

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

Allah ve melekleri, Peygambere çok salâvat getirirler (yani, Allah ona rahmet eder, melekler de duâ edip onun şânını yüceltirler). Ey îman edenler, siz de ona salavât getirin (yani dua edin) ve tam bir teslimiyetle selâm verin. (Ahzâb Sûresi, 33:56)

Ey Allah’ım, Emrini yerine getiriyoruz! Efendimiz Muhammed’e ve nesline öyle bir salât ve rahmet eyle ki; onunla bizi nereden geleceği belli olmayan korkulardan ve bütün âfetlerden kurtar. Onunla bütün ihtiyaçlarımızı gider. Bizi her türlü kötülüklerden ve günahlardan temizle. Onunla bizi katındaki en yüce derecelere yükselt ve bizi bu dünyada ve öldükten sonra bütün hayırların en son gayelerine ulaştır, ey dualara cevap veren Allah’ım! Âmin. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

Allah’ım! Geceyle gündüzün yer değiştirmesinde, her akşamın ardından sabahın gelmesinde, gece ve gündüzün her tekrarında ve iki Kutup Yıldızı birbirini her karşıladığında Efendimiz Muhammed’e ve onun nesline salât eyle! Bizden onun ruhuna ve Ehl-i Beytinin ruhlarına hediyeler ve selâm ulaştır. Ona ve Ehl-i Beytine haşir günü gelinceye ve Cennete girinceye kadar pek çok rahmet ve bereket ihsan eyle! (3) Bu salavâttan her biri hürmetine, ey İlâhımız, bizi bağışla, bize merhamet et, bize lûtfunla ihsanda bulun.

Allah’ım, nurlarının deryası, sırlarının kaynağı, ihsan ve inayetinin pınarı, hidayetinin güneşi, memleketinin seması, yüce zâtının huzurunda insanların ve diğer varlıkların imamı, yaratılmışların en hayırlısı ve Sana en sevimlisi, kulun, habibin, resûlün ve kendisiyle nebîleri ve resulleri sona erdirdiğin ümmî peygamberin olan Efendimiz Muhammed’e, diğer nebî ve resullere, bütün nesline ve ashâbına, mukarreb meleklere, göklerde ve yerlerde olan sâlih kullarına salât eyle! Allah Tealânın rızası onların ve bizim üzerimize olsun. Âmin. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur

İnsanlık âleminin en şereflisi, îman hakikatlerinin merkezi, ihsanî tecellilerin Tûr’u, Rahmânî sırların iniş yeri, memleket-i Rabbâniyenin semâsı, peygamberler gerdanlığının ortasındaki en büyük mücevheri, peygamberler ordusunun komutanı, peygam-berler kervanının öncüsü, bütün varlıkların en üstünü, izzet sanca-ğının sancaktârı, şeref ve vakar dizginlerinin sahibi, ezel sırlarının şâhidi, zaman ve mekân üstü ezelî lisanın tercümanı; ilmin, hil-min ve hikmetlerin kaynağı, cüz’î-küllî her bir cömertlik sırrının kaynağı, yer ve gök âlemlerinin gözbebeği, iki cihanın ruhu, dünya ve âhiret hayatının gözü, kulluk rütbelerinin en yükseğine ulaştıranı; arınmış, en seçkin makamlara lâyık olanı, en büyük dost ve pek şerefli sevgili, Abdulmuttalib’in torunu Abdullah oğlu Efendimiz Muhammed’e, diğer nebî ve resullere, âline ve bütün ashâbına, mukarreb meleklere, göklerde ve yerlerde bulunan Senin sâlih kullarına rahmetlerinin en üstününü ebedî kıl. Bereketi-nin artarak devam etmesini nasip eyle ve selâmlarının en pâk olanının sayıca artır!—Allah onlardan ve hepimizden razı olsun—Onlar üzerine çok selâm et.

Zikredenler Seni andığı, gâfiller de zikrinden geri kaldığı müddetçe, her göz açıp kapamada milyon kere salât ve selâm et. Bu salâvatların her birisi hürmetine, ey İlâhımız, bizi bağışla,
bize merhamet et ve bize lütfunla muamele et!

Allah’ım, aslın ve asaletin nurlu ağacı; Rahmânî mülk ve ihsanların parıltısı; yaratılış bakımından insanların en üstünü; cismânî sûretlerin en mükemmeli; Rabbânî sırların ve gaybî ilim hazinelerinin kaynağı; asıl mülk ve gerçek nimetin, göz kamaştırıcı güzelliğin ve yüce rütbenin sahibi; bütün peygamberlerin kendi sancağı altında toplandığı (ki, onların dinlerinin bütün esaslarını kendi dininde topladığından, hepsi de onun sancağının altına geliyor), Efendimiz Muhammed’e salât et. Ona ve onun âl ve ashâbına pek çok selâm eyle! Öldürdüklerini dirilteceğin güne kadar yarattığın, rızıklandırdığın, öldürdüğün ve dirilttiğin bütün varlıklar sayısınca onlara salât ve selâm eyle. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

Allah’ım, sırlar semasının güneşi, nurların mazharı, celâl dairesinin merkezi, cemal âleminin kutbu olan Muhammed’in, İlâhî isimlere ehâdiyet tecellisiyle a’zâm derecesinde mazhar olmuş lâtif zâtına salât eyle! Allah’ım, katındaki o zatın sırrı; ve iman ve kulluk yoluyla manevî makamları aşarak Sana yakınlaşması hürmetine korkumu emniyete çevir.

Maddî ve manevî düşüşlerden beni koru. Üzüntümü ve hırsımı gider, yardımını üzerimden eksik etme. Beni rızan dışındaki her şeyden alarak kulluğun kemâline ulaştır. Bencilliğimi ve enaniyetimi yok etmek suretiyle beni rızıklandır. Beni nefsime meftun ve hislerimle perdelenmiş basîretsiz etme; her gizli sırrı bana aç! Ey varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan; varlığıyla bütün varlıkları düzenli bir şekilde ayakta tutan; fakat Kendi varlığı ise hiçbir varlığa bağlı olmayan Hayyu Kayyûm, Ey Hayyu Kayyûm, Ey Hayyu Kayyûm!............... Delail-in Nur


*Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yesifûn  Ve selâmun alâl murselîn Vel hamdu lillâhi rabbil âlemin*



El Fâtiha  / Allah Kabul Etsin





.