13 Aralık 2017 Çarşamba

ESMA VE SIFAT-I NEBİ NOTLARI - ( MUAMMA-YI HİLKATİN KEŞŞAFI A.S.M ) / EZKÂR No: 220

“ Es-Selâmü aleyküm ve rahmetu’l-lâh ”

“ Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm “

“ Estağfirullah el-Azim el-Kerim ellezi la ilahe illahüvel hayyül kayyumu ve etübü ileyhi subhanehu.. ”  ( 11 defa )

“ *Allahu Ekber*…Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd..”

“ Ayet-el Kürsi..” ( 1-3-7 defa isteğe göre okunabilir)

“ Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm. ” (  3 defa )

 “ Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike leh. Lehul mulku ve lehul hamdu yuhyî ve yumît. Vehuve Hayyun lâyemut, biyedihil hayr ve huve alâ kulli şey’in kadîr..”  ( 3 defa )

 “ Peygamber Efendimiz A.S.M’ın.. Tüm Peygamberlerin.. Ehl-i Beyt-i Nebevî ve Sahabe-i Kiramın.. (Radıyallahu Anhüm), Üstadımız Bediüzzaman R.A.. Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylânî K.S. Hazretlerinin Ve ila cem’i ervahi-l evliya, ves-Sıddikin, veş-Şüheda, ves-Salihin, vel-Arifin, vel-Aşikin,Kur’an ve Nur Talebelerinin Ruhlarına 3 İhlas 1 Fâtiha…

“ Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil-ardi ve lâ fis-semâ’i ve hüves-semî-ul-alim…(3 Defa) “

“ Hasbiyallâhü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül arş-il-aziym… “ ( 3 Defa )

“ Allahumme ecirnâ mine’n-nâr..” ( 7 defa hafif sesli )

“ Allahumme ecirnâ min kulli nâr..”

“ Yâ Kerîme’s-saftı..Yâ ‘Azîme’l-menn..Yâ Kesîra’l-hayr..Yâ Kadîme’l-fadl..Yâ Latîfe’s-sun’..Yâ Dâime’l-lütf..Yâ Nâfise’l-kerb..Yâ Kâşife’d-durr..Yâ Mâlike’l-mülk..Yâ Kâdiyen bi’l-hakk..Sübhâneke yâ lâ ilahe illâ ente’l-emâ-ne’l-emâne ecirnâ mine’n-nâr.”

“ Allahumme edhilne’l-Cennete meâl ebrâr.. Allahumme edhilne’l-Cennete meâl ebrâr..”

" *Allahu Ekber*…Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.."


“ESMA VE SIFAT-I NEBİ ( A.S.M ) HAKKINDA NOTLAR”

 “ Bismillâhirrahmânirrahim..”

31 -MUAMMA-YI HİLKATİN KEŞŞAFI (A.S.M)

Anlamı: Yaratılışa ait, anlaşılması kolay olmayan, bilinmeyen şeylerin keşfedicisi olan Hz. Muhammed A.S.M

“Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Buna şahit olarak Allah yeter.” Fetih Sûresi, 48:28.

“De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın gönderdiği peygamberim. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Dirilten de Odur, öldüren de.” A’râf Sûresi, 7:158.

…..şu kâinat Sâniinin makàsıdını en mükemmel bir surette bildiren ve şu kâinat tılsımını keşfeden ve hilkatin muammâsını açan ve rububiyetin mehâsin-i saltanatına en mükemmel tarzda dellâllık eden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır…….Sözler

BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;

Arkadaş! Ulûhiyet, risalet, ahiret, kâinat arasında hakikatte telâzum vardır. Yani, bunlardan birisinin vücut ve sübutu, ötekisinin de vücut ve sübutunu istilzam eder. Birisine iman, ötekisine de imanı icab ettirir.

Evet, meselâ, herbir kelimesi bir kitabı ve herbir harfi bir satırı içerisinde tutan bir kitabın, kâtipsiz vücudu mümkün değildir. Kâinat kitabı da Nakkaş-ı Ezelînin vücub-u vücuduna bağlıdır. Sarhoş olmayanlar, ancak Nakkaş-ı Ezelîye iman etmekle kitab-ı kâinata şahit olabilirler.

Ve keza, pek çok san’at harikalarına ve nakış ve ziynetlerin garaibine müştemil olan bir binanın bâni ve sânisiz vücudu mümkün olmadığı gibi, bu âlemin vücudu da Sâniin vücuduna tâbidir. Dalâlet sarhoşluğuyla sarhoş olmayanlar, onu bunsuz tasdik edemezler.

Ve keza, deniz ve nehirlerin yüzünde, şemsin aksini gösteren kabarcıklardaki güneşin parıltısı, şemsin vücudunu inkâr etmekle mümkün olmadığı gibi, aklı bozuk olmayanlar için, kemâl-i intizamla tahavvül ve teceddüd eden şu kâinatın şuhudu, Bâni ve Sâniin vücub-u vücudunun tasdikiyle olabilir. Çünkü, şu muhteşem kâinatı meşiet ve hikmetiyle tesis ve kaza ve kaderinin düsturlarıyla tafsil ve âdetinin kanunlarıyla tanzim ve inayet ve rahmetinin namuslarıyla tezyin ve esmâ ve sıfâtının cilveleriyle tenvir eden, ancak ve ancak Bâni ve Sânidir.

Evet, Hâlık-ı Vâhid kabul edilmediği takdirde, kâinatın zerrat ve mürekkebatı adedince sonsuz ilâhların kabulüne mecburiyet hasıl olur. Ve aynı zamanda, herbir ilâhın şu kâinatı halk etmeye kàdir olması lâzımdır. Çünkü, zîhayatın herbir cüz’îsi, zevilhayatın küllüne, yani umumuna bir fihristedir. Cüz’îyi halk eden, küllîyi de halk etmeye kàdir olmalıdır.

Ve keza, ziyasız güneşin vücudu mümkün olmadığı gibi, ulûhiyet de tezahürsüz olamaz. Tezahürü ise, irsal-i rusül ile olur.

Ve keza, hadd-i kemâle bâliğ olan en yüksek bir cemâlin bilinmesi, görünmesi, gösterilmesi için resullerin tarifi lâzımdır.

Ve keza, kemâl-i cemâle bâliğ olan kemâl-i hüsn-ü san’at, resullerin delâletiyle olur.

Ve keza, rububiyet-i âmme, ubudiyet-i külliye ister. Bu da zülcenaheyn resullerin vahdet-i İlâhiyeyi halka ilân etmeleriyle mümkün olur.

Ve keza, bir hüsün sahibinin isteği olmasa ve bir ayine bulunmasa ve tarif edici bir şahıs tavassut etmezse, onun hüsnünün görünmesi, gösterilmesi mümkün değildir. Bu da ancak resuller vasıtasıyla olur. Çünkü, resul, ubudiyetiyle Hâlıkın hüsnüne ayinedir; risaleti cihetiyle de halka izhar ve ilân eder.

Ve keza, bir zâtın cevahirle, zîkıymet eşya ile dolu hazinelerini açıp halka göstermek ve arz etmekle o zâtın kudretini, zenginliğini, saltanatını ilân etmek için, ancak o zâtın müsaadesiyle ve iradesiyle emir ve tayin edilmiş bir memur lâzımdır. İşte o memur resuldür.

Arkadaş! Bu sıfatları hâiz, bu vazifeleri en mükemmel görebilecek Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan başka âlemde bir şahıs yoktur. En câmi, en kâmil, en fâzıl o zâttır. Tam tamına teşhir, tebliğ, tarif, tavsif, izhar, ilân eden, o zâttır…..Mesnev-i Nuriye

……………….

Evet, madem insan fıtraten bir cemâl-i bâkîye müştak ve muhib bir surette halk edilmiştir. Ve madem bâkî bir cemal, zâil bir müştâka razı olamaz. Ve madem insan bilmediği veya yetişemediği veya tutamadığı bir maksuddan gelen hüzün ve elemden teselli bulmak için, o maksudun kusurunu bulmakla, belki gizli adâvet etmekle kendini teskin eder. Ve madem bu kâinat insan için halk edilmiş ve insan ise marifet ve muhabbet-i İlâhiye için yaratılmış. Ve madem bu kâinatın Hâlıkı, esmâsıyla sermedîdir. Ve madem esmâlarının cilveleri daim ve bâkî ve ebedî olacaktır. Elbette ve herhalde insan bir dâr-ı bekàya gidecek ve bir hayat-ı bâkiyeye mazhar olacaktır. Ve insanın kıymetini ve vazifelerini ve kemâlâtını bildiren, rehber-i âzam ve insan-ı ekmel olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, insana dair beyan ettiğimiz bütün kemâlâtı ve vazifeleri en ekmel bir surette kendinde ve dininde göstermesiyle gösteriyor ki: Nasıl kâinat insan için yaratılmış ve kâinattan maksud ve müntehap insandır. Öyle de, insandan dahi en büyük maksud ve en kıymettar müntehap ve en parlak âyine-i Ehad ve Samed, elbette Ahmed-i Muhammeddir…. Otuzuncu Lem’a

…………………………..bir Müslüman, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın zincirinden çıksa, dinini bıraksa, daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemâlâta medar hiçbir hâlet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir olur…Emirdağ Lahikası

Ümmetinin hasenatı adedince ona ve âline salât ve selâm olsun. Ya Allah, yâ Rahmân, yâ Rahîm, yâ Ferd, yâ Hayy, yâ Kayyûm, yâ Hakem, yâ Adl, yâ Kuddûs! Furkan-ı Hakîminin hakkı için ve Habib-i Ekreminin hürmetine, Esmâ-i Hüsnânın hakkı için ve İsm-i Âzamın hürmetine Senden niyaz edip istiyoruz: Bizi nefsin ve şeytanın ve cin ve insanın şerrinden muhafaza buyur.Âmin... Bediüzzaman

SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİMDEN HİSSEMİZ;

……..şehadet ederiz ki, Muhammed Senin kulun, peygamberin, âlemlerde seçkin kıldığın kulun, dostun, mülkünün güzelliği, san’atının melîki, inayetinin pınarı, hidayetinin güneşi, muhabbetinin lisanı, rahmetinin misali, mahlûkatının nuru, mevcudatının şerefi, kâinatının tılsımının keşfedicisi, rububiyet saltanatının dellâlı, isimlerinin hazinelerinin tarif edicisi, kullarına Senin emirlerini talim edici, kâinat kitabının âyetlerinin tefsir edicisi, yarattığın varlıklar üzerindeki tecellilerini görmek ve şuurlu kullarına göstermek için medar yaptığın zat, kendi cemâline ve isimlerine olan muhabbetinin ve san’atına ve san’at eserlerine ve mahlûkatının güzelliklerine olan muhabbetinin aynası; âlemlere rahmet olarak ve bu âlem sarayının nakışlarındaki renk ve san’atların hikmetleriyle rububiyet saltanatının mükemmel yapısındaki güzellikleri beyan etmek ve kâinat kitabının kelimelerindeki, âyetlerindeki ve satırlarındaki hikmetlerin işaretiyle Senin isimlerinin hazinelerini tarif etmek ve razı olduğun şeyleri bildirmek üzere gönderdiğin sevgilin ve resulündür, ey Göklerin ve Yerlerin Rabbi! Ona ve âline ve ashabına ve kardeşlerine, her anda ve her zamanda milyonlar salât ve selâm olsun.

Ey herşeyi koruyan ve gözeten ve herşeyin sonuçlarını muhafaza eden Hafîz, ey Hâfız, ey koruyanların en hayırlısı Hayru’l-Hâfızîn olan Allah’ım,

Bize ihsan ettiğin bu şehadetleri Senin koruma ve himayene ve Senin rahmetine emanet ediyoruz. Haşir ve mizan gününe kadar onları koru. Âmin. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun…………..Yirmi Dokuzuncu Lem'a,Arabi Bab Tercümesinden…

*SALÂVAT-I ŞERİFEMİZ*

“Nebiy-i Zişan’ın (s.a.s)makam-ı Mahmud’u ilahi bir maide ve rabbani bir sofra hükmündedir. Evet, tevzii edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofrada akıyor. Resul-u zişan’a (s.a.s) okunan salavat-ı şerifeler o sofraya edilen davete icabettir. (Mesnevi-yi Nuriye)

*Bismillâhirrahmânirrahîm*

Allah ve melekleri, Peygambere çok salâvat getirirler (yani, Allah ona rahmet eder, melekler de duâ edip onun şânını yüceltirler). Ey îman edenler, siz de ona salavât getirin (yani dua edin) ve tam bir teslimiyetle selâm verin. (Ahzâb Sûresi, 33:56)

Ey Allah’ım, Emrini yerine getiriyoruz! Efendimiz Muhammed’e ve nesline öyle bir salât ve rahmet eyle ki; onunla bizi nereden geleceği belli olmayan korkulardan ve bütün âfetlerden kurtar. Onunla bütün ihtiyaçlarımızı gider. Bizi her türlü kötülüklerden ve günahlardan temizle. Onunla bizi katındaki en yüce derecelere yükselt ve bizi bu dünyada ve öldükten sonra bütün hayırların en son gayelerine ulaştır, ey dualara cevap veren Allah’ım! Âmin. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

*“BİR MİLYON SALAT BİR MİLYON SELAM SENİN ÜZERİNE OLSUN EY MUAMMA-YI HİLKATİN KEŞŞAFI“* ( 3 defa )

Allah’ım! Kalplerin tabibi ve ilâcı, bedenlerin âfiyet ve şifâsı, gözlerin nuru ve ışığı olan Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashâbına salât eyle.

Allah’ım, sayesinde çözümsüz işlerin çözüldüğü, sıkıntıların dağıldığı, ihtiyaçların karşılandığı, isteklerin elde edilerek güzel bir sonla dünyadan göçme bahtiyarlığına erişildiği ve mübârek yüzü suyu hürmetine buluttan yağmur inmesi için Sana dua edildiği Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve ashâbına, her göz açıp kapamada ve her nefeste sonsuz ilminle bildiğin şeyler sayısınca mükemmel bir salât ve eksiksiz bir selâm eyle.

Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve ashâbına, Senin bildiğin şeyler sayısınca ve Senin mülkün devam ettiği sürece daimî salât ve selâm eyle.

Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve ashâbına, ezelden ebede kadar, Senin ilminde var olan şeyler sayısınca salât ve selâm eyle.

Allah’ım, ümmî, sevgili, kadri yüce ve şerefi büyük olan peygamberin, Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashâbına, salât ve selâm eyle.

Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashâbına, bizi rızana kavuşturacak ve onun üzerimizdeki hakkını ödemeye vesile olacak kadar salât ve selâm et.

Allah’ım, Zâtının nuru ve İlâhî isim ve sıfatların bütün eserlere sirayet etmiş bir sırrı olan Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve ashâbına, İlâhî ilminde var olan şeylerin kat kat çar-pımları sayısınca ve varlığın devam ettiği sürece salât ve selâm eyle.

Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve ashâbına; ilk indiği günden kıyametin kopmasına kadar, her bir okuyucunun Kur’ân’ın kelimelerini okuduğunda, Rahmân’ın izniyle hava dal-galarının aynalarına yansıyan Kur’ân harfleri sayısınca salât, se-lâm ve bereket ihsan eyle. Ey İlâhımız! Bu salâvatlardan her biri-si hürmetine bizi bağışla, bize merhamet et ve bize lütufta bulun.

Allah’ım! Ümmî Peygamberin olan Efendimiz ve Mev-lâmız  (Dostumuz) Muhammed’e, onun âline ve ashâbına, hanımlarına ve zürriyetine, nebîlere ve resullere, Mukarreb meleklere,evliyâya ve sâlih kimselere; Kur’an’ın sûreleri, âyetleri, harfleri, kelimeleri, mânâları, işâretleri, remizleri ve delâletleri sayısınca; toprağın parçaları, madenleri, bitkileri ve canlıları sayısınca; göklerin burçları, yıldızları, hareketleri ve melekleri sayısınca en üstün salât, en temiz selâm ve en fazla artan bereketler ihsan eyle.

Ey İlâhımız! Ey Rabbimiz! Ey Yaratıcımız! Affına, keremine ve rahmetine yakışır şekilde bizi affeyle, bize merhamet et ve bize lütufta bulun. Ey bu dünyada iyi kötü, dost düşman ayırt etmeden her varlığa şefkatle rızıklarını veren Rahmân! Ey Rahmeti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı kullarına hususî ihsan ve şefkatte bulunan Rahîm! Ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Kur’ân-ı Kerîmin hakkı için, Habib-i Ekremin hakkı için, en güzel isimlerinin hakkı için ve İsm-i A’zamın hakkı için, beni ve kardeşlerimi nefis ve şeytanın şerrinden, ehl-i dalâlet ve ehl-i tuğyanın şerrinden muhafaza eyle. Bizi şüphelerden, sapıklıklardan, bid’alardan ve bütün şerlerden koru, ey kullarını koruyan Hâfız! Ey bütün varlıkların, hallerinden hareketlerine kadar her şeyini ve bilhassa insanların ve cinlerin bütün amellerini dikkatle kaydedip koruyan ve bütün varlıkları her türlü kötülük ve tehlikelere karşı muhafaza eden Hafîz! Ey koruyanların en hayırlısı! Âmin. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.………..Delail-in Nur

"Allâhümme Rabbe's-Semevâti's-seb'ı ve rabbe'l-arşı'l-azîm. Rabbene ve Rabbe külli şey'in münzilet-Tevrâti ve'l-İncîli ve'l-Kur'âni fâlika'l-habbi ve'n-nevâ ezûzü bike min şerri külli şey'in ente âhızün bi nâsıyetihî ve ente'l-evvelü ve feleyse kableke şey'ün ve ente'l-bâtınü ve fe leyse dûneke şey'ün akdı annî'd-deyne ve eğninî mine'l-fakri…" Hazreti Muhammed A.S.M’ın Hazreti Fatıma R.A’a öğrettiği ehemmiyetli bir dua….

Duanın anlamı:

"Allah'ım! Sen yedi semânın Rabbi, Arş-ı Âzam'ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve her şeyin Rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkân'ı indiren, tohum ve çekirdekleri açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin alnından yapışmışsın (dizginleri senin elindedir). Evvel sensin, senden önce bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen zâhirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen bâtınsın, senin dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar, zengin kıl."

*Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yesifûn  Ve selâmun alâl murselîn Vel hamdu lillâhi rabbil âlemin*



El Fâtiha  / Allah Kabul Etsin





.