“ Eûzübillâhimineşşeytânirracîm..
Bismillâhirrahmânirrahîm “
“ Ve tüb aleynâ yâ tevvâbü yâ hakîmü
tevbeten nasûhan liekûne minellezîne izâ fealû fâhişeten ev zalemû enfüsehüm
zekrullahe festeğferu li zünübihim vemen yeğfiruzzünûbe illallâhu …” (1 defa )
“ Estağfirullâh el azîm el kerîm
ellezî lâ ilâhe illâ hüve el hayyel kayyûme ve etûbü ileyhi sübhânehu..” ( 11 defa )
“*Allahu Ekber*…Allâhümme salli alâ
Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim.
İnneke hamidün mecîd..”
“ Ayet-el Kürsi..” ( 1-3-7 defa
isteğe göre okunabilir)
“ Peygamber Efendimiz (Aleyhissalâtu
Vesselâm’ın).. Tüm Peygamberlerin (Aleyhisselâm).. Ehl-i Beyt-i Nebevî ve
Sahabe-i Kiramın.. (Radıyallahu Anhüm), Üstadımız Bediüzzaman (Radıyallahu
anh).. Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylânî (Kudduse sırruhu) Hazretlerinin.. Ahirete
irtihâl eden Nur Talebelerinin (Rahmetullâhi-Aleyh) Ruhlarına 3 İhlas 1 Fâtiha…
“ Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ
ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil
aliyyil-azîm. ” ( 3 defa )
“ Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike leh.
Lehul mulku ve lehul hamdu yuhyî ve yumît. Vehuve Hayyun lâyemut, biyedihil
hayr ve huve alâ kulli şey’in kadîr..” (
3 defa )
*Bismillâhirrahmânirrahîm*
“*Yâ Men lâ meferra illâ ileyh..Yâ
Men lâ mefze’a illâ ileyh..Yâ Men lâ melcee illâ ileyh..Yâ Men lâ yütevekkelü
illâ ‘aleyh..Yâ Men lâ maksade illâ ileyh..Yâ Men lâ mencee illâ ileyh..Yâ Men
lâ yürğabü illâ ileyh..Yâ Men lâ yü’bedü illâ iyyâh..Yâ Men lâ yüste’ânü illâ
minh..Yâ Men lâ havle velâ kuvvete illâ bih..Sübhâneke yâ lâ ilahe illâ
ente’l-emâ-ne’l-emâne ecirnâ mine’n-nâr.”
Allahümme Rabbena hallisna ve ecirna
ve neccina minen-nar.Ve afina va’fu anna ve edhil-nel Cennete dare kudsike
meal-ebrar.Bi-afvike ya Mücir, bi-fadlike ya Gaffar.Ve es’elüke bi-hakkı
hazihil-esmail-kerimetis-şerifeti ves-sıfatil-celiletil-latifeti en-tusalli
ala-seyyidina Muhammedin ve ala-alihi ve sahbihi bi-adedi hasenati
Muhammedin.bismillah, hasbiyallah, la ilahe illallah, şehidallah, kul-hüvallah,
maşaallah, Rabbiyallah, tebarekallah, tealallah, tevekkeltü alallah,
fese-yekfikehümullah, ve hüves-semiul-alim.Sübhaneke ya la ilahe illa
entel-emanül-eman la uhsi senaen aleyke ente kema esneyte ala nefsik ya Allah,
ya Rahman, ya Rahim, ya Gafur, ya Şekur.. es’elüke bima ahsaytehu aleyke min-esmaikel-hüsna ve sıfatikel-ulya ve
kelimatiket-tammeti en tağfire li ve li-valideyye ve li-üstadi Saidin-Nursi ve
li-talebeti resailin-nur ve li-cemiil-mü’minine vel mü’minati vel-müslimine
vel-müslimati el-ahyai minhüm vel-emvat.Ve terhamena rahmeten tuğnina biha an
rahmeti men sivake min-halkike.ve en takdiye havayicena ve tu’tiyena sualena
fid-dünya vel ahireti ve tahtime lena bis-seadeti veş-şehadeti vel-kerameti
vel-büşra inde firakid-dünya..ve tecziye Muhammeden sallallahü aleyhi ve sellem
anna ma hüve ehlühü ve müstahakkuh.. ve en la tekilena ala-enfüsina tarfete
aynin vela ila-ehadin-min-halkik.Ve tusliha lena şe’nena ve en tahrusena
bi-aynikelleti la tenamu ve tahfezana bi-rüknikellezi la yüramu ya zelcelali
vel-ikram. Ve en tasrife anna ve ammen ullika aleyhi hazihil-esmau afetel-cinni
vel-insi veş-şeyatin ve zelzeletel ardi ve dekdeketel-cibali min-haşyetih. Ve
afetettauni vel-vebai ve aynes-sui ve veceal-cevarihi ve sairel-afat.Ve
tahfezana min-külli şerrin ve suin.Ve terzukanas-selamete vel-afiyete vel hayra
fid-dünya vel-ahireti bi-rahmetike ya erhamer-rahimin.Ve sallallahü
ala-seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmain.Velhamdü lillahi
rabbil-alemin…………..
"*Allahu Ekber*…Allâhümme bârik
alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli
İbrahim. İnneke hamidün mecîd.."
*“ESMA VE SIFAT-I NEBİ ( A.S.M )
HAKKINDA NOTLAR”*
“ Bismillâhirrahmânirrahim..”
38 -*MABUD-U BİLHAKK'IN EN HÂLİS
ABDİ**(A.S.M)*
Anlamı: Hakkıyla ibadete
lâyık olan Allah’ın C.C en saf, duru saffetli kulu olan Hz. Muhammed A.S.M
……Hem getirdiği dine herkesten
ziyade itaati ve Hâlıkına karşı herkesten ziyade ubûdiyeti ve menhiyâta karşı
herkesten ziyade takvâsı kat’iyen gösterir ki, o, Sultan-ı Ezel ve Ebedin
mübelliğidir, elçisidir. Ve o, Mâbud-u Bilhakkın en Hâlis Abdidir……..Mektubat
*BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;*
………..BEŞİNCİ HAKİKAT
Bâb-ı Şefkat ve Ubûdiyet-i
Muhammediyedir (aleyhissalâtü vesselâm). İsm-i Mücîb ve Rahîmin cilvesidir.
Hiç mümkün müdür ki, en ednâ bir
haceti en ednâ bir mahlûkundan görüp kemâl-i şefkatle, ummadığı yerden is’âf
eden ve en gizli bir sesi en gizli bir mahlûkundan işitip imdad eden, lisan-ı
hâl ve kal ile istenilen herşeye icabet eden nihayetsiz bir şefkat ve bir
merhamet sahibi bir Rab, en büyük bir Abdinden, HAŞİYE en sevgili bir
mahlûkundan, en büyük hacetini görüp bitirmesin, is’âf etmesin, en yüksek duayı
işitip kabul etmesin?
HAŞİYE : Evet, bin üç yüz elli sene
saltanat süren ve saltanatı devam eden ve ekser zamanda üç yüz elli milyondan
ziyade raiyeti bulunan ve hergün bütün raiyeti onunla tecdid-i biat eden ve
onun kemâlâtına şehadet eden ve kemâl-i itaatle evamirine inkıyad eden; ve
arzın nısfı ve nev-i beşerin humsu, o zâtın sıbğı ile sıbğalansa, yani mânevî
rengiyle renklense ve o zât onların mahbub-u kulûbu ve mürebbî-i ervahı olsa,
elbette o zât, şu kâinatta tasarruf eden Rabbin en büyük abdidir. Hem ekser
envâ-ı kâinat o zâtın birer meyve-i mucizesini taşımak suretiyle onun
vazifesini ve memuriyetini alkışlasa, elbette o zât, şu kâinat Hâlıkının en
sevgili mahlûkudur. Hem bütün insaniyet, bütün istidadıyla istediği bekà gibi
bir haceti ki, o hacet ise, insanı esfel-i sâfilînden âlâ-yı illiyyîne
çıkarıyor; elbette o hacet, en büyük bir hacettir ve en büyük bir abd, umumun
namına onu Kàdıyu’l-Hâcâttan isteyecek.
Evet, meselâ hayvanatın zayıflarının
ve yavrularının rızık ve terbiyeleri hususunda görünen lûtuf ve suhuleti
gösteriyor ki, şu kâinatın Mâliki, nihayetsiz bir rahmetle rububiyet eder.
Rububiyetinde bu derece rahîmâne bir şefkat, hiç kabil midir ki, mahlûkatın en
efdalinin en güzel duasını kabul etmesin? Bu hakikati On Dokuzuncu Sözde izah
ettiğim vech ile, şurada dahi mükerreren şöyle beyan edelim:
Ey nefsimle beraber beni dinleyen
arkadaş! Hikâye-i temsiliyede demiştik: “Bir adada bir içtima var. Bir yâver-i
ekrem bir nutuk okuyor.” Onun işaret ettiği hakikat şöyledir ki:
Gel, bu zamandan tecerrüt edip,
fikren Asr-ı Saadete ve hayalen Ceziretü’l-Araba gidiyoruz. Ta ki, Resul-i
Ekremi (aleyhissalâtü vesselâm) vazife başında ve ubûdiyet içinde görüp ziyaret
ederiz.
Bak: O zât nasıl ki risaletiyle,
hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür. Onun
gibi, ubûdiyetiyle ve duasıyla o saadetin sebeb-i vücudu ve Cennetin vesile-i
icadıdır.
İşte, bak: O zât öyle bir salât-ı
kübrâda, bir ibadet-i ulyâda saadet-i ebediye için dua ediyor ki; güya bu
cezire, belki bütün arz onun azametli namazıyla namaz kılar, niyaz eder. Çünkü,
ubûdiyeti ise, ona ittiba eden ümmetin ubûdiyetini tazammun ettiği gibi,
muvafakat sırrıyla bütün enbiyanın sırr-ı ubûdiyetini tazammun eder.
Hem o salât-ı kübrâyı öyle bir
cemaat-i uzmâda kılar, niyaz ediyor ki, güya benî Âdemin Hazret-i Âdem’den
asrımıza, belki kıyamete kadar bütün nuranî ve kâmil insanlar ona tebaiyetle
iktida edip duasına âmin derler. HAŞİYE-1
HAŞİYE-1 : Evet, münacat-ı Ahmediye
(a.s.m.) zamanından şimdiye kadar bütün ümmetin bütün salâtları ve salâvatları
onun duasına bir âmin-i daimî ve bir iştirak-i umumîdir. Hattâ ona getirilen
herbir salâvat dahi, onun duasına birer âmindir. Ve ümmetinin herbir ferdi,
herbir namazın içinde ona salât ve selâm getirmek ve kametten sonra Şafiîlerin
ona dua etmesi, onun saadet-i ebediye hususundaki duasına gayet kuvvetli ve
umumî bir âmindir. İşte, bütün beşerin fıtrat-ı insaniyet lisan-ı hâliyle,
bütün kuvvetiyle istediği bekà ve saadet-i ebediyeyi, o nev-i beşer namına
zât-ı Ahmediye (a.s.m.) istiyor ve beşerin nuranî kısmı, onun arkasında âmin
diyorlar. Acaba hiç mümkün müdür ki, şu dua kabule karîn olmasın?
Bak: Hem öyle bekà gibi bir hacet-i
amme için dua ediyor ki, değil ehl-i arz, belki ehl-i semâvât, belki bütün
mevcudat niyazına iştirak edip lisan-ı hâl ile “Oh, evet, yâ Rabbenâ! Ver,
duasını kabul et, biz de istiyoruz” diyorlar. Hem bak, öyle hazinâne, öyle
mahbubâne, öyle müştakane, öyle tazarrukârâne saadet-i bakiye istiyor ki, bütün
kâinatı ağlattırıp duasına iştirak ettiriyor.
Bak: Hem öyle bir maksat, öyle bir
gaye için saadet isteyip dua ediyor ki, insanı ve bütün mahlûkatı esfel-i
sâfilîn olan fena-yı mutlaka sukuttan, kıymetsizlikten, faidesizlikten,
abesiyetten, âlâ-yı illiyyîn olan kıymete, bekàya, ulvî vazifeye, mektubât-ı
Samedâniye olması derecesine çıkarıyor.
Bak: Hem öyle yüksek bir fizâr-ı
istimdatkârâne ile istiyor ve öyle tatlı bir niyaz-ı istirhamkârâne ile
yalvarıyor ki, güya bütün mevcudata, semâvâta, Arşa işittirip, vecde getirip,
duasına “Âmin, Allahümme âmin” dedirtiyor. HAŞİYE-2
HAŞİYE-2 : Evet, şu âlemin
Mutasarrıfı, bütün tasarrufatı bilmüşahede şuurâne, alîmâne, hakîmâne olduğu
halde, hiçbir cihetle mümkün değildir ki, o Mutasarrıf, kendi masnuatı içinde
en mümtaz bir ferdin harekâtına şuuru ve ıttılaı bulunmasın. Hem hiçbir cihetle
mümkün değildir ki, o Mutasarrıf-ı Alîm, o ferd-i mümtazın harekâtına ve
daavâtına (dualarına) ıttılaı bulunduğu halde, ona karşı lâkayt kalsın,
ehemmiyet vermesin. Hem hiçbir cihetle mümkün değildir ki, o Mutasarrıf-ı
Kadîr-i Rahîm, onun dualarına lâkayt kalmadığı halde, o duaları kabul etmesin.
Evet, zât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) nuruyla âlemin şekli değişti. İnsan ve bütün
kâinatın mahiyet-i hakikiyeleri o nur, o ziya ile inkişaf etti. Ve göründü ki,
şu kâinatın mevcudatı, esmâ-i İlâhiyeyi okutan birer mektubât-ı Samedâniye,
birer muvazzaf memur ve bekàya mazhar kıymettar ve mânidar birer mevcutturlar.
Eğer o nur olmasaydı, mevcudat fena-yı mutlaka mahkûm ve kıymetsiz, mânâsız,
faydasız, abes, karma karışık, tesadüf oyuncağı bir zulmet-i evham içinde
kalırdı. İşte, şu sırdandır ki, insanlar zât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) duasına
âmin dedikleri gibi, Arş ve ferş ve serâdan Süreyyaya kadar bütün mevcudat,
onun nuruyla iftihar edip alâkadarlık gösteriyorlar. Zaten ubûdiyet-i
Ahmediyenin (a.s.m.) ruhu, duadır. Belki kâinatın harekâtı ve hidemâtı, bir
nevi duadır. Meselâ, bir çekirdeğin hareketi, Hâlıkından, bir ağaç olmasına bir
nevi duadır.
Bak: Hem öyle Semî’ ve Kerîm bir
Kadîrden, öyle Basîr ve Rahîm bir Alîmden saadet ve bekàyı istiyor ki,
bilmüşahede en gizli bir zîhayatın en gizli bir arzusunu, en hafi bir niyazını
görür, işitir, kabul eder, merhamet eder, lisan-ı hâl ile de olsa icabet eder.
Öyle suret-i hakîmâne, basîrâne, rahîmânede verir ve icabet eder ki, şüphe
bırakmaz, o terbiye ve tedbir öyle Semî’ ve Basîre mahsus, öyle bir Kerîm ve
Rahîme hastır.
Acaba, bütün benî Âdemi arkasına
alıp, şu arz üstünde durup, Arş-ı Âzama müteveccihen el kaldırıp, nev-i beşerin
hülâsa-ı ubûdiyetini cami’ hakikat-i ubûdiyet-i Ahmediye (a.s.m.) içinde dua
eden şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman olan Fahr-i Kâinat ne
istiyor, dinleyelim.
Bak: Kendine ve ümmetine saadet-i
ebediye istiyor. Bekà istiyor. Cennet istiyor. Hem, mevcudat âyinelerinde
cemâllerini gösteren bütün esmâ-i kudsiye-i İlâhiye ile beraber istiyor. O
esmâdan şefaat talep ediyor, görüyorsun. Eğer âhiretin hesapsız esbab-ı
mucibesi, delâil-i vücudu olmasaydı, yalnız şu zâtın tek duası, baharımızın
icadı kadar Hâlık-ı Rahîmin kudretine hafif gelen şu Cennetin binasına
sebebiyet verecekti. HAŞİYE
HAŞİYE : Evet, âhirete nisbeten
gayet dar bir sahife hükmünde olan rû-yi zeminde had ve hesaba gelmeyen harika
san’at nümunelerini ve haşir ve kıyametin misallerini göstermek ve üç yüz bin
kitap hükmünde olan muntazam envâ-ı masnuatı o tek sahifede kemâl-i intizamla
yazıp derc etmek; elbette geniş olan âlem-i âhirette lâtif ve muntazam Cennetin
binasından ve icadından daha müşküldür. Evet, Cennet bahardan ne kadar yüksek
ise, o derece bahar bahçelerinin hilkati, o Cennetten daha müşküldür ve
hayretfezâdır denilebilir.
Evet, baharımızda yeryüzünü bir
mahşer eden, yüz bin haşir nümunelerini icad eden Kadîr-i Mutlaka, Cennetin
icadı nasıl ağır olabilir? Demek, nasıl ki onun risaleti şu dar-ı imtihanın
açılmasına sebebiyet
verdi, “Sen olmasaydın ben âlemleri yaratmazdım.” sırrına mazhar oldu. Onun gibi, ubûdiyeti dahi, öteki
dar-ı saadetin açılmasına sebebiyet verdi. Acaba hiç mümkün müdür ki, bütün
akılları hayrette bırakan şu intizam-ı âlem ve geniş rahmet içinde kusursuz
hüsn-ü san’at, misilsiz cemâl-i rububiyet, o duaya icabet etmemekle böyle bir
çirkinliği, böyle bir merhametsizliği, böyle bir intizamsızlığı kabul etsin?
Yani, en cüz’î, en ehemmiyetsiz
arzuları, sesleri ehemmiyetle işitip ifa etsin, yerine getirsin; en
ehemmiyetli, lüzumlu arzuları ehemmiyetsiz görüp işitmesin, anlamasın,
yapmasın? Hâşâ ve kellâ, yüz bin defa hâşâ! Böyle bir cemâl, böyle bir
çirkinliği kabul edip çirkin olamaz. HAŞİYE Demek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâm, risaletiyle dünyanın kapısını açtığı gibi, ubûdiyetiyle de âhiretin
kapısını açar.
HAŞİYE : Evet, inkılâb-ı hakaik
ittifaken muhaldir. Ve inkılâb-ı hakaik içinde muhal ender muhal, bir zıt kendi
zıddına inkılâbıdır. Ve bu inkılâb-ı ezdad içinde, bilbedahe bin derece muhal
şudur ki, zıt, kendi mahiyetinde kalmakla beraber, kendi zıddının aynı olsun.
Meselâ, nihayetsiz bir cemâl, hakikî cemâl iken, hakikî çirkinlik olsun. İşte,
şu misalimizde meşhud ve kat’iyyü’l-vücud olan bir cemâl i Rububiyet, cemâl-i
Rububiyet mahiyetinde daim iken, ayn-ı çirkinlik olsun. İşte, dünyada muhal ve
bâtıl misallerin en acibidir.
*Dünya ve Cennetler dolusu Rahmân’ın
rahmeti onun üzerine olsun. Allahım! Kulun ve resulün olan, iki cihanın
efendisi ve iki âlemin medar-ı iftiharı ve iki dünyanın hayatı ve iki cihan
saadetinin vesilesi ve zülcenâheyn ve cin ve insin peygamberi olan şu Habîbine,
bütün âl ve ashabına ve nebî ve resul kardeşlerine salât ve selâm et. Âmin.*………..Sözler
| Onuncu Söz
*SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU
İSİMDEN HİSSEMİZ;*
*Biz Abdiz; sebeb-i hilkatimiz,
Seyyidimizi, Yaratanımızı, Râzıkımızı bilmek ve bulmaktır*. Hulûsi R.H
……Ey ihvan! Risale-i Nur’un bütün
cüzlerinde öyle bir kuvvet var ki, yalnız birini dinlemeye, okumaya veya
yazmaya muvaffak olan kimse, Allah tevfik verirse, imanını kurtaracak
hakikatleri onda bulur. Çünkü her cüz’ün diğerleriyle mânen irtibatları vardır.
Okuyana ve dinleyenlere sırran diyorlar ki: Bu okuduğun kitapta, bizdeki
hakikatlerin de uçları, kokuları, işaretleri var. Dikkat edersen görürsün,
çalışırsan anlarsın, cüz-ü ihtiyarını bu emre sevk edersen Allah da
muvaffakiyet verir. Bulur ve bilebilirsin……………..Barla L/Hulûsi R.H
*SALÂVAT-I ŞERİFEMİZ*
“Evet, salâvatın mânâsı rahmettir.
Ve o zîhayat mücessem rahmete rahmet duası olan salâvat ise, o Rahmeten li’l-Âlemînin
vüsulüne vesiledir.
Öyle ise, sen salâvatı kendine, o
Rahmeten li’l-Âlemîne vesile yap ve o zâtı da rahmet-i Rahmân’a vesile ittihaz
et. Umum ümmetin, Rahmeten li’l-Âlemîn olan Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında,
hadsiz bir kesretle, rahmet mânâsıyla salâvat getirmeleri, rahmet ne kadar
kıymettar bir hediye-i İlâhiye ve ne kadar geniş bir dairesi olduğunu parlak
bir surette ispat eder.”..Lem’alar
*Bismillâhirrahmânirrahîm*
Allah ve melekleri, Peygambere çok
salâvat getirirler (yani, Allah ona rahmet eder, melekler de duâ edip onun
şânını yüceltirler). Ey îman edenler, siz de ona salavât getirin (yani dua edin)
ve tam bir teslimiyetle selâm verin. (Ahzâb Sûresi, 33:56)
Ey Allah’ım, Emrini yerine
getiriyoruz! Efendimiz Muhammed’e ve nesline öyle bir salât ve rahmet eyle ki;
onunla bizi nereden geleceği belli olmayan korkulardan ve bütün âfetlerden
kurtar. Onunla bütün ihtiyaçlarımızı gider. Bizi her türlü kötülüklerden ve
günahlardan temizle. Onunla bizi katındaki en yüce derecelere yükselt ve bizi
bu dünyada ve öldükten sonra bütün hayırların en son gayelerine ulaştır, ey
dualara cevap veren Allah’ım! Âmin. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür
ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
*“BİR MİLYON SALÂT BİR MİLYON SELÂM SENİN
ÜZERİNE OLSUN EY MABUD-U
BİLHAKK'IN EN HÂLİS ABDİ“* ( 3 defa )
Ya İlâhi! Tekmil işlerimizin sonunu
hayreyle, dünyada zelîl olmaktan, ahirette azaptan koru.
Ey Yardımı Bol Olan Rabbimiz! Senin
yardımın ziyade âli ve boldur. Her türlü noksanlardan berisin.
Ya İlahi! Malikimiz Sensin, bizler
memlükuz. Fatih-ül ebvâb Sensin. Rahmet kapılarını Sen açarsın.
Gücümüzün yetmediği hesapsız
ihtiyaçlarımız var. Sebeplerin sahibi de Sensin, sebeplerini hazırla da
isteklerimizi ihsan buyur.
Ya İlahi! Bizleri senin emirlerini
yerine getirmeye çalıştırdıklarına, lütf-u fadlınla emniyette
bulundurduklarına, kaza ve kaderine
razı, belâlarına sâbir, ni’metlerine şâkir olup zikrinden lezzet,
kitabından ferah alanlarına, gecede
ve gündüzde maddi ve ma’nevi şerlerden esirgeyip necat
verdiklerine, dünyadan nefret ve
âhirete muhabbet ettirip senin likâna müştâk kıldıklarına, yüzlerini
sana çevirip senin rahmet kapında
niyaz ettirdiklerine, ölümü başta Habibullah (a.s.v.) geçmiş
ahbablara visal vesilesi olarak
bildirdiğin makbûl kullarının zümresine kat. Ferman-ı alişan’ın olan
Kur’an’da bizlere öğrettiğin gibi
diyoruz;
Ya Rab! Resüllerin lisanı üzere,
bize va’d ettiğin sevabı ver. Ve kıyamet gününde bizi rezil ve rüsvay
etme. Muhakkak sen duâ edene icabet
eder, Va’din de hâşâ hulf etmezsin.
Ya İlahi! Bizleri senin rızan için
sabahlat ve akşamlat, yaşat ve vadelerimiz doluncaya kadar emanette
emin kıl. Ve böylece emanetlerine
hıyânet etmemiş kulların olarak sana döndür.
Ya İlahi! Bizlere hakkı hak olarak
gösterip uymayı ve batılı batıl gösterip sakınmayı müyesser et.
Müslümanlardan olduğumuz halde vefât
ettirip salihlere ilhak buyur. Zalimlerin şerlerini
üzerlerimizden kaldır. Mü’minlerin
duâlarına ortak et. Ve takdir buyurduğun musîbetlerden bizleri
lütfunla esirge.
Ya İlahi! Ümmet-i Muhammedi mağfiret
buyur, şefaate mazhar kıl, rahmeyle, yardım et. Üzerlerine
hayır kapılarını aç, kalplerini
muhabbetinle teshîr eyle, hallerini ıslah eyle, fesada gitmekten muhafaza
buyur. Derecelerini yükselt,
gamlarını gider. Muhammed (a.s.v.) hürmetine bütün ümmet-i
Muhammedin (a.s.v.) kötülüklerinden
geç.
Ey tövbe edenleri affetmeyi seven
Rabbımız, tevbelerimizi kabul ve bizleri lütfunla af buyur.
Ey korkanlara ve “Emân Ya Rab” diyenlere
emân veren Rabbimiz, bizlere de emân ver.
Ey mütehayyirlere delîl olan
Rabbimiz, bizlere delîl ol.
Ey azıp sapanlara hidayet eden
Rabbimiz, bizleri hidayette, sırat-ı müstakimde sabit kıl.
Ey isteyenlerin yardımcısı olan
Rabbimiz, bizlere yardım eyle.
Ey ümitleri kesilenlerin ümidi olan
Rabbimiz, ümitlerimizi kesme.
Ey âsîlere rahmeyleyen Rabbimiz,
bizlere merhamet buyur.
Ey günahkârların günahlarını
mağfiret buyuran Rabbimiz, günahlarımızı mağfiret buyur. Her türlü
kötülüklerimizi ört. Sadık
dindarlardan olduğumuz halde hayatımıza ve ol mübarek kelime-i şehadet
olan *Eşhedü en la îlahe îllallah ve
eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulühu* ile nefeslerimize son vermek nasib
eyle, kalplerimizi senin razı olacağın muhabbetinle doldur ve nûrlandır.
Sadrımızı aç. Ayıplarımızı ört. İşlerimizi kolaylat. Yüzlerin ak ve kara olarak
görüneceği günde yüzlerimizi ak eyle. Kalplerimizi pâk eyle. Kabirlerimizi
nûrlandır, Cennet bahçelerinden bir bahçe eyle.
Günahlarımızı mağfiret buyur.
Kalplerimize senin sevginden başka sevgilerin girmesine imkân verme,muratlarımızı ve maksutlarımızı
ihsan buyur.
Ey Gizli Lütufların Sahibi Rabbimiz!
Bizleri korktuklarımızdan emin ve umduklarımıza nâil eyle.
Ya İlahi! Bizleri, analarımızı,
babalarımızı ve onların ana ve babalarını, meşayih ve üstadlarımızı,
sevdiklerimizi, akraba ve
taallukatımızı, komşularımızı, bütün din kardeşlerimizi, bize iyilik edenleri,
hayır duâ edenleri ve bizden hayır
duâ isteyenleri ve bizde hakları olanları ve bütün ümmet-i
Muhammed’i (a.s.v.) mağfiret buyur.
Ya İlahi! Bizleri ve bütün ehl-i
îmânı belâlardan, borçlardan, musibetlerden, hastalıklardan, şerlerden
ve şerlilerin şerlerinden muhafaza
buyur. Beldemizi vesair bilâd-ı müslimini her türlü afât-ı arziye ve
semâviyeden koru. Din ve mukaddesat
düşmanlarını kendi dertlerine düşürerek, kötü emellerine
muvaffak eyleme. Bizleri ashâb-ı
yeminden eyle. Kitaplarımızı sağımızdan verdir…….
"*Allahu ekber Allahu ekber, Lâ
ilâhe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi'l-hamd*"
Hulûsi Yahyagil R.H
Allahumme salli alâ seyyidina
Muhammedin mahtelefe-l melevân ve teakabe-l esnân ve kerrere-l cedîdân
vestekbele-l ferkadân ve belliğ rûha ruhi
ervâhe ehli beytihi min-et’tahiyyate vesselam ve bârik ve sellim aleyhim
kesiran kesiran kesira. Ve sallâllahu alâ seyyidina Muhammedin ve alâ cemi’il
enbiyaihi vel mürselîn ve evliyaihi vessalihîn ve ala melaiketike vel
mukarrabin ve ala ehli taatike ecmaine min ehli semavati ve ehlil aradin ve
rıdvanullahi teala alâ âli Resulillahi ve eshabihi ecmanine bi rahmetike ya Erham’er
Rahimin. Amin ve’l hamdülillahi Rabbi’l âlemin.
*Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ
yesifûn Ve selâmun alâl murselîn Vel
hamdu lillâhi rabbil âlemin*
El Fâtiha / Allah Kabul Etsin
.