12 Aralık 2017 Salı

ESMA VE SIFAT-I NEBİ NOTLARI - ( TILSIM-I KÂİNATIN MİFTAHI A.S.M ) / EZKÂR No: 219

“ Es-Selâmü aleyküm ve rahmetu’l-lâh ”

“ Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm “

“ Estağfirullah el-Azim el-Kerim ellezi la ilahe illahüvel hayyül kayyumu ve etübü ileyhi subhanehu.. ”  ( 11 defa )

“ *Allahu Ekber*…Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd..”

“ Ayet-el Kürsi..” ( 1-3-7 defa isteğe göre okunabilir)

“ Sübhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm. ” (  3 defa )

 “ Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike leh. Lehul mulku ve lehul hamdu yuhyî ve yumît. Vehuve Hayyun lâyemut, biyedihil hayr ve huve alâ kulli şey’in kadîr..”  ( 3 defa )

 “ Peygamber Efendimiz A.S.M’ın.. Tüm Peygamberlerin.. Ehl-i Beyt-i Nebevî ve Sahabe-i Kiramın.. (Radıyallahu Anhüm), Üstadımız Bediüzzaman R.A.. Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylânî K.S. Hazretlerinin Ve ila cem’i ervahi-l evliya, ves-Sıddikin, veş-Şüheda, ves-Salihin, vel-Arifin, vel-Aşikin,Kur’an ve Nur Talebelerinin Ruhlarına 3 İhlas 1 Fâtiha…

“ Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil-ardi ve lâ fis-semâ’i ve hüves-semî-ul-alim…(3 Defa) “

“ Hasbiyallâhü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül arş-il-aziym… “ ( 3 Defa )

“ Allahumme ecirnâ mine’n-nâr..” ( 7 defa hafif sesli )

“ Allahumme ecirnâ min kulli nâr..”

“ Yâ ‘Âsıme-meni’sta’sameh..Yâ Râhime meni’sterhameh..Yâ Nasıra meni’stensarah..Yâ Hafıza meni’stahfezah..Yâ Mükrime meni’stekrameh..Yâ Mürşide meni’sterşedeh..Yâ Mu’îne meni’ste’âneh..Yâ Muğîse meni’steğâseh..Yâ Sarîha meni’stesrahah..Yâ Ğâfıra meni’stağferah………Sübhâneke yâ lâ ilahe illâ ente’l-emâ-ne’l-emâne hallisnâ mine’n-nâr.”

“ Allahumme edhilne’l-Cennete meâl ebrâr.. Allahumme edhilne’l-Cennete meâl ebrâr..”

" *Allahu Ekber*…Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.."


“ESMA VE SIFAT-I NEBİ ( A.S.M ) HAKKINDA NOTLAR”

 “ Bismillâhirrahmânirrahim..”

30- TILSIM-I KÂİNATIN MİFTAHI (A.S.M)

Anlamı: Kâinatın tılsımı, kâinattaki anlaşılması zor olup herkesin yalnız kendi akliyle bilemeyeceği gizli ve ince hakikatlerin anahtarı olan Hz. Muhammed A.S.M

EY KARDEŞ! Eğer hikmet-i âlemin tılsımını ve hilkat-i insanın muammasını ve hakikat-i salâtın rümuzunu bir parça fehmetmek istersen, nefsimle beraber şu temsîlî hikâyeciğe bak:

Bir zaman bir sultan varmış. Servetçe onun pek çok hazineleri vardı. Hem o hazinelerde her çeşit cevahir, elmas ve zümrüt bulunuyormuş. Hem gizli, pek acaip defineleri varmış. Hem kemâlâtça sanayi-i garibede pek çok mahareti varmış. Hem hesapsız fünun-u acibeye marifeti, ihatası varmış. Hem nihayetsiz ulûm-u bediaya ilim ve ıttılaı varmış.

İşte her cemâl ve kemâl sahibi kendi cemâl ve kemâlini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o sultan-ı zîşân dahi istedi ki, bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin, ta nâsın enzarında saltanatının haşmetini, hem servetinin şaşaasını, hem kendi san’atının harikalarını, hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip göstersin. Ta, cemâl ve kemâl-i mânevîsini iki vech ile müşahede etsin: Bir vechi, bizzat nazar-ı dekaik-âşinâsıyla görsün. Diğeri, gayrın nazarıyla baksın.

Bu hikmete binaen, cesîm ve geniş ve muhteşem bir kasrı yapmaya başladı. Şahane bir surette dairelere, menzillere taksim ederek hazinelerinin türlü türlü murassaâtıyla süslendirip, kendi dest-i san’atının en lâtif, en güzel eserleriyle ziynetlendirip, fünun-u hikmetinin en incelikleriyle tanzim edip düzelterek ve ulûmunun âsâr-ı mucizekârâneleriyle donatarak tekmil ettikten sonra, herbir taam ve nimetlerinin bütün çeşitlerinden en lezizlerini cami’ sofralar, o sarayda kurdu. Herbir taifeye lâyık bir sofra tayin etti. Öyle sehâvetkârâne ve san’atperverâne bir ziyafet-i amme ihzar etti ki, güya herbir sofra yüz sanayi-i lâtifenin eserleriyle vücut bulmuş gibi, kıymetli hadsiz nimetleri serdi. Sonra, aktâr-ı memleketindeki ahali ve raiyetini seyre ve tenezzühe ve ziyafete davet etti.

Sonra, bir yaver-i ekremine sarayın hikmetlerini ve müştemilâtının mânâlarını bildirerek onu üstad ve tarif edici tayin etti. Ta ki, sarayın sâniini, sarayın müştemilâtıyla ahaliye tarif etsin; ve sarayın nakışlarının rümuzlarını bildirip, içindeki san’atlarının işaretlerini öğretip, derunundaki manzum murassâlar ve mevzun nukuş nedir, ve ne vech ile saray sahibinin kemâlâtına ve hünerlerine delâlet ettiklerini, o saraya girenlere tarif etsin; ve girmenin âdâbını ve seyrin merasimini bildirip, o görünmeyen sultana karşı marziyâtı dairesinde teşrifat merasimini tarif etsin….Sözler

BU İSMİN/SIFATIN HAKİKATİNE DAİR;

…”Madem bu san'atlı ve hikmetli masnuatıyla kendi hünerlerini ve san'atkârlığının kemâlâtını teşhir etmek; ve bu süslü ziynetli nihayetsiz mahlûkatıyla kendini tanıttırmak ve sevdirmek; ve bu lezzetli ve kıymetli hesapsız nimetleriyle kendine teşekkür ve hamd ettirmek; ve bu şefkatli ve himayetli umumî terbiye ve iaşe ile, hattâ ağızların en ince zevklerini ve iştahların her nev'ini tatmin edecek bir surette ihzar edilen Rabbânî it'amlar ve ziyafetlerle kendi rubûbiyetine karşı minnettarâne ve müteşekkirâne ve perestişkârâne ibadet ettirmek; ve mevsimlerin tebdili ve gece-gündüzün tahvili ve ihtilâfı gibi azametli ve haşmetli tasarrufat ve icraat ve dehşetli ve hikmetli faaliyet ve hallâkıyetle kendi ulûhiyetini izhar ederek, o ulûhiyetine karşı iman ve teslim ve inkıyad ve itaat ettirmek; ve her vakit iyiliği ve iyileri himaye, fenalığı ve fenaları izale ve semâvî tokatlarla zalimleri ve yalancıları imha etmek cihetiyle, hakkaniyet ve adaletini göstermek isteyen perde arkasında birisi var. Elbette ve herhalde, o gaybî Zâtın yanında en sevgili mahlûku ve en doğru abdi ve onun mezkûr maksatlarına tam hizmet ederek, hilkat-i kâinatın tılsımını ve muammâsını hall ve keşfeden ve daima o Hâlıkının namına hareket eden ve Ondan istimdat eden ve muvaffakiyet isteyen ve Onun tarafından imdada ve tevfike mazhar olan ve Muhammed-i Kureyşî denilen bu zât (a.s.m.) olacak."…Şualar

…Kâinat Sahibi ve Hâlıkı ve Mutasarrıfının, Rahmâniyet ef’âli ve rububiyet icraatıyla, risalet-i Muhammediyeye şehadeti. Meselâ Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanı ona indirmek ve onun elinde envâ-ı mu’cizatı izhar etmek ve her türlü halinde onu himaye ve muvaffak ederek onun dinini bütün hakikatleriyle beraber idame ettirmek ve onun makam-ı hürmet ve şerefini yüceltmek ve ona bilmüşahede bütün mahlûkatın üzerinde makam vermek gibi Rahmâniyet fiilleri ve onun risaletini kâinatına mânevi bir güneş yapmak ve onun dinini, kullarının kemâlâtına bir fihriste yapmak ve onun hakikatini, ulûhiyetinin tecelliyatına câmi bir ayna yapmak ve bu kâinatta mahlûkatın vücudu için rahmet ve hikmet ve adaletin lüzumu ve gıda ve su ve hava ve ışığın zarureti derecesinde zarurî vazifelerle onu tavzif etmek gibi rububiyet fiilleriyle, bu Kâinat Sahibi, onun hakkaniyetine şehadet eder………………..……………..Ben, bu ihtiyarlığım ve perişaniyetim içinde, zât-ı Muhammediyenin (a.s.m.) getirdiği erzak-ı mâneviyenin milyondan birisini hissettim. Elimden gelseydi, milyonlar lisanla salâvatlarla ona teşekkür edecektim. Şöyle ki: Ben firaktan, zevâlden çok inciniyorum. Halbuki, sevdiğim dünya ve dünyeviyeler, mufarakatla beni bırakıp gidiyorlar. Ben de gideceğimi biliyorum. Bu pek elîm ve canhıraş meyusiyete karşı, birden saadet-i ebediye ve hayat-ı bâkiye müjdesini zât-ı Ahmediyeden (a.s.m.) işitmekle kurtuluyorum ve tam teselli buluyorum. Hattâ teşehhüdde, (Ey Peygamber, Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun.) dediğimde, ona hem biat, hem memuriyetine teslim ve itaat, hem vazifesini tebrik, hem bir nevi teşekkür ve saadet-i ebediye müjdesine bir mukabeledir ki, Müslümanlar, hergün beş defa bu selâmı yaparlar….

…………………Ve bu kâinatın Sahibi (celle celâluhu) o şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediyeyi (a.s.m.) saltanat-ı rububiyetine bir yüksek dellâl ve kâinat tılsımının ve hilkat muammasının bir doğru keşşafı ve lütuf ve rahmetinin bir parlak misali ve şefkat ve muhabbetinin bir beliğ lisanı ve âlem-i bâkideki hayat-ı daime ve saadet-i ebediyenin en kuvvetli müjdecisi ve elçilerinin en son ve en büyük bir resul eylemiş. Acaba bu mahiyetteki bir hakikate kanaat etmeyen veya ehemmiyet vermeyen, ne derece hasâret ve hata ve belâhet ve cinayet ettiğini kıyas edilsin!.............Şualar

… Evet, dünyaya mânen reis olacak *haşiye* ve dünyanın mânevî şeklini değiştirecek ve dünyayı âhirete mezraa yapacak ve dünyanın mahlûkatının kıymetlerini ilân edecek ve cin ve inse saadet-i ebediyeye yol gösterecek ve fâni cin ve insi idam-ı ebedîden kurtaracak ve dünyanın hikmet-i hilkatini ve tılsım-ı muğlâkını ve muammâsını açacak ve Hâlık-ı Kâinatın makàsıdını bilecek ve bildirecek ve o Hâlıkı tanıyıp umuma tanıttıracak bir zât, elbette o daha gelmeden herşey, her nevi, her taife onun geleceğini sevecek ve bekleyecek ve hüsn-ü istikbal edecek ve alkışlayacak ve Hâlıkı tarafından bildirilirse o da bildirecek. Nasıl ki, sabık işaretlerde ve misallerde gördük ki, herbir nev-i mahlûkat, onu hüsn-ü istikbal ediyor gibi mu’cizâtını gösteriyorlar, mu’cize lisanıyla nübüvvetini tasdik ediyorlar…

*haşiye*Evet, Sultan-ı Levlâke Levlâk, öyle bir reistir ki, bin üç yüz elli senedir saltanatı devam ediyor. Birinci asırdan sonra herbir asırda lâakal üç yüz elli milyon tebaası ve raiyeti vardır. Küre-i arzın yarısını bayrağı altına almış; ve tebaası kemâl-i teslimiyetle ona hergün salât ü selâmla tecdid-i biat ederek emirlerine itaat ederler….Mektubat

Yâ Erhamerrâhimîn, bu Resul-i Ekremin (a.s.m.) hürmetine, bizi onun şefaatine mazhar ve sünnetinin ittibaına muvaffak ve dâr-ı saadette onun âl ve ashâbına komşu eyle! Âmin, âmin, âmin…..Bediüzzaman Said Nursî

SÜNNET-İ SENİYE NOKTASINDA BU İSİMDEN HİSSEMİZ;

“Ey ahali! Şu kasrın meliki olan seyyidimiz, bu şeylerin izharıyla ve bu sarayı yapmasıyla kendini size tanıttırmak istiyor. Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımaya çalışınız.

“Hem şu tezyinatla kendini size sevdirmek istiyor. Siz dahi onun san’atını takdir ve işlerini istihsan ile kendinizi ona sevdiriniz.

“Hem bu gördüğünüz ihsanat ile size muhabbetini gösteriyor. Siz dahi itaat ile ona muhabbet ediniz.

“Hem şu görünen in’âm ve ikramlarla size şefkatini ve merhametini gösteriyor. Siz dahi şükür ile ona hürmet ediniz.

“Hem şu kemâlâtının âsârıyla mânevî cemâlini size göstermek istiyor. Siz dahi onu görmeye ve teveccühünü kazanmaya iştiyakınızı gösteriniz.

“Hem bütün şu gördüğünüz masnuat ve müzeyyenat üstünde birer mahsus sikke, birer hususî hâtem, birer taklit edilmez turra koymakla, herşey kendisine has olduğunu ve kendi eser-i desti olduğunu ve kendisi tek ve yektâ, istiklâl ve infirad sahibi olduğunu size göstermek istiyor. Siz dahi onu tek ve yektâ ve misilsiz, nazirsiz, bîhemtâ tanıyınız ve kabul ediniz.”

Daha bunun gibi, ona ve o makama münasip sözleri seyircilere söyledi. Sonra, giren ahali iki güruha ayrıldılar:

Birinci güruhu: Kendini tanımış ve aklı başında ve kalbi yerinde oldukları için, o sarayın içindeki acaiplere baktıkları zaman dediler: “Bunda büyük bir iş var.” Hem anladılar ki, beyhude değil, âdi bir oyuncak değil. Onun için merak ettiler. “Acaba tılsımı nedir? İçinde ne var?” deyip düşünürken, birden o muarrif üstadın beyan ettiği nutkunu işittiler. Anladılar ki, bütün esrarın anahtarları ondadır. Ona müteveccihen gittiler ve dediler:

“Esselâmü aleyke yâ eyyühe’l-üstad! Hakkan, şöyle bir muhteşem sarayın, senin gibi sadık ve müdakkik bir muarrifi lâzımdır. Seyyidimiz sana ne bildirmişse lütfen bize bildiriniz.”

Üstad ise, evvel zikri geçen nutukları onlara dedi. Bunlar güzelce dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler. Padişahın marziyâtı dairesinde amel ettiler.

Onların şu edepli muamele ve vaziyetleri o padişahın hoşuna geldiğinden, onları has ve yüksek ve tavsif edilmez diğer bir saraya davet etti, ihsan etti.

Hem öyle bir cevvâd-ı melike lâyık ve öyle mutî ahaliye şayeste ve öyle edepli misafirlere münasip ve öyle yüksek bir kasra şayan bir surette ikram etti. Daimî onları saadetlendirdi………………………………………………. İşte Kur’ân şakirtlerinin akıbetleri böyledir. Cenâb-ı Hak bizleri onlardan eylesin. Âmin!  Sözler

*SALÂVAT-I ŞERİFEMİZ*

“Nebiy-i Zişan’ın (s.a.s)makam-ı Mahmud’u ilahi bir maide ve rabbani bir sofra hükmündedir. Evet, tevzii edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofrada akıyor. Resul-u zişan’a (s.a.s) okunan salavat-ı şerifeler o sofraya edilen davete icabettir. (Mesnevi-yi Nuriye)

*Bismillâhirrahmânirrahîm*,

“ İnnellahe ve melâiketehû yusellûne ale'n-nebiy. Yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ. Lebbeyk..”

“ Allahumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Biadedi kulli dâin ve devâin  ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîrâ..”

“ Allahumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Biadedi kulli dâin ve devâin  ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîrâ..”

“ Allahumme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Biadedi kulli dâin ve devâin  ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesirân kesîrâ..”

“ Salli vesellim yâ Rabbi alâ habîbike Muhammedin ve alâ cemîi’l-enbiyâi ve’l evliya-i ve’l murselîn ve alâ âli kullin ve sahbi kullin ecmaîn. Âmin ve’l-hamdulillâhi Rabbi’l-âlemin…”

“ Elfu elfi salâtin ve elfu elfi selâmin aleyke yâ Resûlallah..” 

“ Elfu elfi salâtin ve elfu elfi selâmin aleyke yâ Habîballah..”

“ Elfu elfi salâtin ve elfu elfi selâmin aleyke yâ emîne vahyillâh..”

“ Allahumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve ashâbihî biadedi evrakı’l-eşcâr ve emvâci’l-bihâr ve katarâti’l-emtâr, vağfirlenâ verhamnâ veltufbinâ vebi üstâdinâ ve vâlideynâ ve ihvânena vebi talebeti Resâili’n-Nûri’s-sadıkîne yâ ilâhenâ bikulli salâtin minhâ şehadeten.. eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden Resûlullahi Sallallahu Aleyhi Tealâ Vesellem……”

" Lailahe illallahu adede kelimâtihî..Lailahe illallahu adede halkihî..Lailahe illallahu zinete arşihî..Lailahe illallahu mil-e semâvâthî..Lailahe illallahu misle zâlike me´ahû..Vel hamdu lillahi misle zâlike mea´hû…"

……………….

*“BİR MİLYON SALAT BİR MİLYON SELAM SENİN ÜZERİNE OLSUN EY TILSIM-I KÂİNATIN MİFTAHI“* ( 3 defa )

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

Allah ve melekleri, Peygambere çok salâvat getirirler (yani, Allah ona rahmet eder, melekler de duâ edip onun şânını yüceltirler). Ey îman edenler, siz de ona salavât getirin (yani dua edin) ve tam bir teslimiyetle selâm verin. (Ahzâb Sûresi, 33:56)

Ey Allah’ım, Emrini yerine getiriyoruz! Efendimiz Muhammed’e ve nesline öyle bir salât ve rahmet eyle ki; onunla bizi nereden geleceği belli olmayan korkulardan ve bütün âfetlerden kurtar. Onunla bütün ihtiyaçlarımızı gider. Bizi her türlü kötülüklerden ve günahlardan temizle. Onunla bizi katındaki en yüce derecelere yükselt ve bizi bu dünyada ve öldükten sonra bütün hayırların en son gayelerine ulaştır, ey dualara cevap veren Allah’ım! Âmin. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

Allah’ım! Cömertlik ve ikramınla yüklü bulutların çoşkun yağmurları gibi devam edip artan; cömertlik ve in’amlarının değerli, enfes ve lâtif tecellileriyle gelişip çoğalan; ezeliyetine münasip tarzda kesilmeyen ve ebediyetine lâyık şekilde sona ermeyen en üstün, en güzel, en yüce, en zâhir, en temiz, en hoş, en iyi, en değerli, en aziz, en büyük, en şerefli, en yüksek, en pâk, en mübârek ve en lâtif salâvatın; ve en mükemmel, en çok, en ziyâde, en yüksek, en yüce ve en devamlı selâmın; bir salât ü selâm, bir rahmet ve rıza ve bir af ve mağfiret manasında; göz kamaştıran parlak nur, pek kesin delil, uçsuz bucaksız bir deryâ, aydınlığı pek şiddetli nur, pek parlak güzellik, pek üstün heybet, fevkalâde mükemmel ve yarattıklarının en hayırlısı, kulun, habîbin ve resulün olan Muhammed’in üzerine olsun.

Senin yüce zâtına yakışır şekilde ona ve aynı şekilde onun âl ve ashâbına salât et.

Allah’ım, bu salâvat sebebiyle günahlarımızı bağışla, gönlü-müze ferahlık ver, kalplerimizi temizle, ruhlarımızı rahatlat, sırlarımızı pak eyle, kalbimizden geçenleri ve düşüncelerimizi arındır, sırlarımızdaki bulanıklığı berraklaştır, hastalıklarımıza şifa ver, feth-i mübînin nuruyla kalplerimizin kilitlerini aç, merha-metinle ey merhametlilerin en merhametlisi ve ikram edenlerin en kerîmi…
Senden, Habibine ettiğin salâvâtının nurları hakkı için rızanı, affını, Cennetini ve bizleri sırât-ı müstakîm üzere doğru yolda tutmanı diliyoruz, rahmetinle nasip eyle ey merhamet edenlerin en merhametlisi. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

Allah’ım, ona salât et. Ki, onunla sırlar açılıp nurlar par-ladı; elinde hakikatler yüceldi; Âdem’in ilimleri en geniş şekliyle kendisine indi ve bunlarla bütün mahlûkatı âciz bıraktı; akıllar da onlara ulaşmada çaresiz kaldı; bizden ne geçmiş, ne gelecek hiç kimse onun yüksek ilimlerini kavrayamadı.
O öyle bir kimsedir ki, melekût bahçeleri onun güzellik çiçekleriyle güzel; saltanatının havuzları onun nurlarının feyziyle dopdolu; hiç bir şey yoktur ki, ona bağlı olmasın, her şeyin varlık sebebi o—”Vasıta olmayınca, ona bağlı olan sonuçda ortadan kalkar” sözünde ifade edilen hakikat gibi. Ona, yüce katına yakışır şekilde salât et; çünkü o buna lâyıktır.

Allah’ım! O zât, Seni tanıtan bütün hakikatleri kendinde toplamış sırrın ve huzurunda duran en büyük teşrifatçındır. Allah’ım, beni onun soyundan gelenlerin arasına kat ve o asâ-lete lâyık bir ferd olmayı nasip eyle. Onu bana hakkıyla tanıt ki, onunla cehâlet barınaklarından zarar görmeyeyim, fazîletin pınarlarından susuzluğumu gidereyim. Beni yardımınla koru.. onun gittiği yoldan huzuruna götür. Beni bâtılın tepesine öyle bir indir ki, onun beynini dağıtayım. Beni, her bir varlıkta isim ve sıfatlarının ayrı ayrı tecellilerini görme zenginliğine ulaş-tır ve kâinatı kaplayan vahdet deryasının kaynağına daldır ki, sadece o birlik şuuruyla göreyim, işiteyim, bulayım ve hissedeyim.

Allah’ım, Seni tanıtan en büyük üstat ve teşrifatçını ruhumun hayatı; onun ruhunu ise benim hakikatimin sırrı ve onun hakikatini de, ilk hakikatin tahkikiyle âlemlerimi kaplayan bir hakikat eyle!

Ey her şeyin aslını ve başlangıcını ezelî ilmiyle tespit eden ve Kendisinden önce hiçbir şey olmayan Evvel; ey her şeyin sonunu ezelî ilmiyle belirleyen ve bunu gelen varlıkların neslini tohum ve çekirdek gibi hülâsalarla tanzim eden ve her şeyden sonra yalnız Kendisi bâkî kalan Âhir; ey her şeyin dış yüzlerini çeşitli cihazlarla ve ince nakışlarla süsleyerek fevkalâde mükemmel ve güzel yaratan ve bütün varlıklarda ilim, irade, kudret, rahmet gibi sıfatlarının ve varlık ve birliğinin işaretleri açıkça görünen Zâhir; bütün varlıkların iç yüzlerini ve bilhassa canlıların içlerini mükemmel bir fabrikanın harika makineleri gibi yaratıp işleten ve varlıkların iç yüzüne hükmeden Bâtın!

Kulun Zekeriyâ Aleyhisselâmın seslenişine cevap verdiğin gibi Benim seslenişime de cevap ver.
Rızana giden yolda bana yardım et ve rızana kavuşmak için bizzat beni destekle. Beni Kendine bağla ve diğer varlıklarla arama perde koy….Allah, Allah, Allah...

“Kur’ân’ı okumayı,tebliğ etmeyi ve ona uymayı sana farz kılan Allah, muhakkak ki, seni söz verdiği yere geri döndürecektir.” (Kasas, 28:85.)

“Ey Rabbimiz, bize yüce katından bir rahmet ver ve işimiz-de Senin rızâna erişmek için başarı nasip et.” (Kehf, 10.ayet)

İşimde bir genişlik ve çıkış yolu ihsan eyle. “Allah ve melek-leri, Peygambere çok salâvat getirirler (yani, Allah ona rahmet eder, melekler de duâ edip onun şânını yüceltirler). Ey îman edenler, siz de ona salâvat getirin (yani ona dua edin) ve tam bir teslimiyetle selâm verin.” (Ahzâb, 33:56).

Allah’ım salâvâtın, selâmın, tahiyyen, rahmetin ve bereketin; Senin kulun, nebin, sevgilin, resûlün ve ümmî Peygamberin Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve ashâbına olsun. Ona tekler ve çiftler sayısınca ve Senin noksansız ve mübarek kelimelerin adedince selâm eyle.

Allah’ım, en üstün salâvâtını, en mükemmel tahiyyâtını ve en güzel selâmlarını; peygamberliğin başlangıcı ve sonu, risâlet semasının güneşi, en parlak nur, en temiz sır, Mahşer gününde Kevser Havuzunun ve şefaatin sahibi, melek ve insanların en seçkin efendisi, Hak Tealânın diğer varlıklara karşı delili, peygamberlerin sultanı, tetkik ehli olan asfiyânın delili, Rabbü’l-âlemînin sevgilisi olan Efendimiz ve mevlâmız Hazreti Muhammed’e nasip eyle. Allah Tealâ ona ve bütün âl ve ashâbına rahmet etsin………..Delail-in Nur


*Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yesifûn  Ve selâmun alâl murselîn Vel hamdu lillâhi rabbil âlemin*



El Fâtiha  / Allah Kabul Etsin





.